Türk Adının Sırrı-Mustafa Kemal’in Türk’ü ve Türkiye Adının Kaynağı

Kemal SOYER-Y.Mimar

Kültür Bakanlığı ,Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Eski Genel Müdürü

Uyarı:Bu sitedeki yazılar telif hakları kapsamında korunmaktadır.İzinsiz alıntı yapılamaz, kullanılamaz.

Mustafa Kemal “Türk”adıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunu kendi el yazısıyla aşağıdaki cümlelerle ifade etmiştir;

Bu memleket dünyanın beklemediği,asla umut etmediği bir müstesna mevcudiyetin (Türkiye Cumhuriyeti),yüksek tecellisine yüksek sahne oldu.Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk Beşiğidir.Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı,beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı,o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu,sonra onlara alıştı.Onları tabiatın babası tanıdı.Onların oğlu oldu.Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu,Türk oldu.Türk budur; yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir”

IMG_0324

IMG_0325

Ankara 30 Kasım 1929 (Millet Mecmuası 22 Nisan 1948. Cilt 5. sene 3, sayı.116, s .10)

Mustafa Kemal’in Türk’ü ; aşağıdaki gerçek hikayesiyle siyaseten Orta Asyalı Türk algısına  oturtulmuş Anadolu Fırtına Tanrısı Turukku Ali’dir.

Kadim uygarlıklarda boğa, gök tanrısının taşıyıcısı ve lakap hayvanıdır. Sümerlerde Baal, Belum ve “Baal Ga” sanlarına konu Hava Tanrısı Enlil “kudretli öküz”, “güçlü boğa” ve “Büyük Dağ Baba” lakaplarıyla, Ortadoğuda Fırtına Tanrısı da yıldırım-şimşek anlamına gelen Ba’al İSKUR, Baal Rammon, Baal Hadat, Sarrumma Baal, Adat Teşup, Baal Teşup, Teşşup Ali (Boğa Teşu Baba-Bektaşi Baba) gibi adlar ve güçlü boğa-dağ lakabıyla anılmıştır.

Anadolu halk inancında “Evreni Fatih” ve ülke topraklarının sahibi olan Fırtına Tanrısı; Adını Tanrı HADADA’dan alan Hattilerde ,Hadat, Taru , Luvice Tarhunt, Hititçe Teşup, Tarhuna veya Tarhunda, Tesup`un oğlu Saruamma Baal,

Geç Hitit Döneminde; El Gunni Arş (El Kunirsa), El Hadat,El Taru, Baal Hadat, Addu Baal, Baal Rammon, Baal Sarrum  ve Baal Hızır(Hızır Bali), İtalya’da “Tarkon”, İspanya’da da “El Toro” adlarıyla anılmış,

Bu adlar Zazaca konuşan Alevilerde;  Taruhini temelli Serçeşme, Lolanların  Baalqa adı , Sarrum Dede ,Sarrumma  Baali , Taru Ga Ali, Tarık  Eli, Turukku Ali, Hızır -Lale,Hızır Bali ve Ede Bali gibi adlarla  yaşamıştır.

Karhuha, Kardaka ,Kur DUKU, Kerte Ko veya Korte gibi adlar çift tepeli ,kertmeli “Tekke Dağ” veya “Tanrı Dağı” anlamına gelir. Fırtına Tanrısı Sümerce  DUKU, Hititçe Hazzi-Nanni adı verilen bu kertmeli dağların üzerinde tasvir edilmiştir. Sümer, Asur,  Akad ve Hurrice “qarradu” kelimesi genç savaşçı ve kahraman ,”qarru” kelimesi ise hiddetli-kızgın anlamındadır. Bu temelde evreni savaşçı olan Fırtına Tanrısının “Qarradu İŞKUR “veya”İlu qarradu” sıfatı Genç Ali, Kahraman Ali ve Ali Asker’dir. Halk dilindeki Kurre, Xort, Xorto Delal (Lulu) Xurt, Kurd , Kurdi ve Kürt Ali adları da kahraman ve güçlü tanrı  manasındadır. İ.Ö.12 YY da Balkanlardan gelen Kürtlerin  sonradan yerleştikleri  Zagros Dağlarının Sümerler Dönemi adı KARDA LULU yani LULUBİ DAĞLARI, Hatti-Hitit ve Luvi halklarının yaşadıkları Torosların Hattice adıysa  TARU-KO’dur. Ulus devlet yapılaşması sürecinde  Jön Türkler Tanrı Dağı Toros’un Hattice Taru-Ko adını “TÜRK”e , Aynı şekilde Jön Kürtler  de özgün adları olan “Bacnavi”yi  KARDA LULU’dan  ürettikleri  KÜRT’le değiştirdiler.

Hatti ve Hitit Ülkesine adını veren “Taru-Ga Ali- TARU GUD ALİ” Alacahöyük kent kapısı kabartmaları arasında boğa donunda görüntülenmiştir. Boğa adam donuyla adı Gaomordem’dir.

taruga  Alacahöyükte ,boğa donlu Tanrı Taru Ga (Taru GUD ALİ)ve  ibadet eden Hitit Kralı ile Eşi

Hattiler Toros Dağlarını  Fırtına Tanrısına makam olarak adamış, “Taru Ko” adı, zamanla Taruisa, Taurus, Toros  ve Tur Dağı adını almıştır. Alevi nefeslerinde geçen Tur Dağındaki Ali, Arap Ali değil, Anadolu Tanrısı Taru Ko Eli’dir. Hurri ve Hititlerde Anadolu topraklarının sahibi olduğu belirtilen tanrının Toroslardaki en büyük kült merkezi, Kayseri Sarız ile Tufanbeyli arasında yer alan Şar Komana’sı idi.Bu ad Şar’a yakın olan Alevi Halkıyla meskün Sarız İlçe adıyla yaşamaktadır. Karaman Devletinin yıkılmasının ardından son Bektaşi babası Kalender Çelebi Osmanlıya karşı direnişini Şar’da başlatmış ,orada  Hakka yürümüş, bu süreçte Osmanlı Bektaşi Dergahı’nı işgal etmiştir.  Yolun sürdürülmesi için Dergahtan ayrılan Sarumma Bal (Sıreman-e Bali) adlı Bektaşi Babası önce Pülümür Harsiya Lolu Köyüne, oradan da Varto’ya dedesinin adıyla anılan İskender Köyüne  göçmüştür.   

Anadolu-Mezopotamya halklarının ülke ve halk adları tapındıkları gök ve fırtına tanrılarıyla aynıdır. Anadolu’nun Hatti ve Hitit şeklindeki halk ve ülke adı Tanrı Hadat’tan, Tarukoman, Türkmen ve Terekeme halk adları Tanrı Taru ,kült şehri Komana  ve İran Urumiye Gölü çevresindeki eski Lulubi – Turukku Mana ülke adlarından  kaynaklıdır.Sümerlerin Fırat ve Dicle nehirlerinin kaynakları kutsal ırmakların d.Engür adıyla Kİ. ENGÜR, Serçeşme  tanrılarının adları  An, Alalu, Enlil veya Eli ile Enki’dir. Tanrı Eli ile Enki, Engür suların başındaki Serçeşmedir. Engür denilen Sümer Ülkesi Hünkar  Yurdu, halk adı Eli’den dolayı Elavi, Asur Ülkesi ve halkı Tanrı Assur’un adıyla Asuri, Babil Ülkesi tanrı kapısı anlamındaki Bab İlu temelli Bab-ı Ali, Sümerlerden sonra Anadolu toprakları da ülke tanrısı Hadat temelli Hitit adıyla anılmış,Tanrılar  Yurdu Anadolu  ve “Mülk Allahındır deyimi” bu anlayışlardan doğmuştur.

Eski dünyada başka bir halkın toprağını işgal edebilmek için öncelikle o toprağın tanrısının, dolayısıyla, halk adının da ele geçirilmesi gibi temel bir asimilasyon ve işgal yöntemi geliştirilmiş, Bu kapsamda Anadolu-Mezopotamya toprakları Asya ve Avrupalı  işgalcilerin yanı sıra, Musevi, Hristiyan ve İslamik toplumların Anadolu’dan aldıkları Baal, Ba.Ali, El, Eli, Ali ve Elohim gibi tanrı adları ve bağlı motifler eşliğinde işgallere sahne olmuştur.Aynı gelenekle Osmanlı Devleti Fırtına Tanrısının Addu-Baal adını Şeyh Edebali, Baal İskur adını Bilecik (Baalişk) haline getirmiş, Bu adlara konu Bilecik’teki Alevi Ocağından Şah Edebali adıyla güya el almış, gerçekte tanrısıyla toprağını kendileştirmiştir. Osmanlılar, Alevilerin Cihan veya Gök Tanrısı Devleti anlamındaki “Devleti-i Asuman-ı Ali” adını “Devleti Osman Ali” veya  “Devleti Aliye”, saray kapısını  tanrı kapısı anlamındaki “Bab-ı Ali” adıyla değiştirmiş,  Gök Ali’nin adını  Arap Ali ve Osman algısına oturtmuşlardı. Osmanlı kralları, tanrının yer yüzündeki halifesi-vekili ,gerçekte tanrı-kral kimliği edindiklerinden  Mekke’ye-Hacca gitmemişlerdir.

1923’de ilan edilen Cumhuriyet ile kurucusu olarak tanımlanan  halkın “Türk” adı ise, Mustafa Kemal’in de açıkça ifade ettiği gibi, Fırtına Tanrısı Tarhun’nun adıyla paralel olarak oluşturulmuş, ancak; Fransızların arzu ettikleri tarzda Jöntürkçü asimilasyon programı uygulayan İttihat  ve Terakki Fırkasınca Sümer Hatti, Hitit ve Hurri kökenli Alevilerin Orta Asyalı halk oldukları algısını yaratmak amacıyla boğa donlu tanrı TARU-GA İran’da 13.YY. da olduğu gibi yeniden “Oğuz Kağan” adıyla sahnelenmiştir.  

Arapça “Al ghuzz-Ali Boğa”, eski Türkçe Bağa-tur(Boğa Taru-Bahadır Han) gibi adlara sırlanan Alevilikte Öküz-ADAM anlamıyla  Gayomordem adıyla bilinen Anadolu Tanrısı ,Oğuz Kağan  adıyla  Gökhan, Günhan, Yıldızhan, Ayhan, Dağhan ve Denizhan gibi evreni unsurların Orta Asya’lı Türk Babası olarak sunulmuştur. 

Asimilasyon amaçlı  diğer bir konu da  “Ali, Zülfikar” ve “Zülkarneyn” adlarıdır. Zülkarneyn adı, boğa-dağ donlu  Sümer-Hatti-Hurri tanrılarından,  Büyük İskender adı, Hititçe “Hazzi Kuntara” denilen Tanrı Dağı’ndan kaynaklıdır. Fırtına Tanrısı Eli ise elindeki yıldırım sembolüyle Arap Ali üzerinden “Ali ve Zülfikar” motifleriyle ifade edilmiştir. Yıldırımın Zülfikar’la ilişkisi ,Şah Hatayi mahlaslı  “Yıldırıma benzer Zülfikarın yüzü” dizesiyle tanımlanmıştır. Bu tür örtülerle bin yıllardır  işgal ve katliamlara uğrayan  Anadolu Alevileri,  Sarı öküz sanlı Gök ve Fırtına tanrısını “Hazzi Boğe Tiji” adıyla anmış, onun “El”adıyla yurdunu, “Ba’al” adıyla nesilleriyle yaşam kaynaklarını, Anadolu adıyla da ana dilleri,kültür ve uygarlıklarının korunmasını kavratan “El’ine, Bel’ine, Dil’ine sahip çık” düsturuyla mücadele vererek varlığını koruyabilmiştir.

Yukarıdaki gerçekler bir bütün olarak değerlendirildiğinde,Mustafa Kemal’in kendi el yazısıyla “yedi bin yıllık Türk beşiğidir”deyişiyle kastettiği Türk, Hattilerin “yıldırım, kasırga ve güneş tanrısı olan Taru(ga) Alidir. Birleşik Avrupa’nın ,sanayinin gereksinimi olan maden , petrol vb. yeraltı zenginliklerine sahip Osmanlı topraklarını ele geçirmesi sürecinde yerli halkın Anadolu-Mezopotamya topraklarıyla uygarlık birikimini sahiplenmemesi için  Osmanlı’nın  son döneminden itibaren dayattığı  kültür ve asimilasyon politikaları Jön Türk  Hareketince  hayata geçirilmiş ,bu kapsamda;

İttihat ve Terakki Hareketi, Toroslardan Zagroslara uzanan coğrafyada binlerce yıldır yerleşik olan Alevi-Bektaşi kökenli Lulubi-Dımıli, Hatti-Hitit Hurri, Turukku, Terekeme veya Tarukomana denilen  Anadolu-Toros halkları ile  Guti-Lulubi, Turukku ve Zagros halklarına adını veren Tanrı  Taru’yu; Orta Asyalı  Oğuz Kağan ve Türk  adına oturtmuş,

Kadim Anadolu halklarının tümünü 1071 de Anadolu’ya gelen Orta Asyalı Türk Halkı  ilan edip , gök tanrısıyla birlikte asimilasyon kapsamına almış, başta Aleviler olmak üzere  asimilasyona direnen yerli halkları sürgün ve katliamlara uğratmış, bu yolla Asya’dan gelenler de dahil Anadolu halklarının tümünü kendi topraklarında  işgalci pozisyona düşürmüştür.

18 Şubat 1953 tarihli TAN GAZETESİ’nin Tunceli Eki manşeti DERSİM Halkının kimliği ile 1938 DERSİM ALEVİ SOYKIRIMININ perde arkası gerekçesiyle ilgili önemli ip uçları veriyor.

Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı:”Tunceli’nin tarihi Oğuz Türklerinin tarihinden bir parçadır Dersim tarihin ilk zamanlarından beri Türktür.Bugün orada yaşayan yurttaşlarımız Eti Türklerinin torunları,su katılmamış Oğuz Türkleridir” diyor.Bu sözler; Dersimdeki Alevi Halkın Mustafa Kemal döneminde ETİ TÜRKLERİ olarak tanımlanan HİTİT HALKI olduğunu, Cumhuriyetle birlikte Hititlerin  Orta Asyalı Türk’e asimile edildiklerini  açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Dersim Katliamı, Hellen, Roma, Bizans, Arap,Selçuklu ve   Osmanlı dönemleri boyunca vatanları için savaşan,son olarak da batılı bir tasarım olan asimilasyon ve imha programına karşı Dersimde direnişini sürdüren Alevi-Bektaşi  Halk varlığının ırkçı temelde Türk, Kürt ve Alevi İslama asimilasyonu ve gerektiğinde imhasını hedeflemiştir. Bu soykırım, Osmanlıyı yıkan batılı güçlerin tasarımları kapsamındadır. Zira, Sümerler ve Anadolu Uygarlık tarihinden varlığı bilinen Evrensel Alevilik, Anadolu-Mezopotamya yerli halklarının ortak tarih, kültür ve uygarlık birikimidir. Bu evreni hafıza var oldukça da  işgal  ve asimilasyonlar başarıya ulaşamamaktadır. Alevilik ve Alevilerin varlığı geçmişte olduğu gibi, ABD ve AB’li küresel güçlerin BOP kapsamında işgale başladığı Ortadoğu Projesi için de büyük bir tehlike olarak algılanmakta,bu kapsamda Alevi kökenli Türkmenler, Nusayriler ve Ezidiler bir bütün olarak asimilasyon ,sürgün ve imha hedefine konulmaktadır. BOP’un ILIMLI İSLAM PROJESİ ve Eşbaşkanlığına dayalı güncel Türkiye Siyaseti , yeniden dizayn edilen Türk ve Kürt İslamcı parti yönetimlerine bağlanmış, bölgedeki silahlı güçler de İşgalci güçlerle koordineli işbirliği programına alınmıştır. Anadolu halklarının topraklarımızın işgalini, uygar halkların asimilasyonu ile imhasını amaçlayan BOP’a karşı birleşik mücadele vermesi gerekiyor.

VATAN GAZETESİNİN 18 şubat 1953 tarıhli Tunceli Eki

TAN GAZETESİNİN 18 şubat 1953 tarihli Tunceli Eki.

Fırtına Tanrısı Tarhu Ali

Fırtına Tanrısı Tarhu Ali (Başında boğa boynuzlu başlık,elinde balta,üçlü şimşek veya kaz ayağı)

Yukarıdaki resimden de görüleceği gibi, Fırtına Tanrısının sembolleri boğa,kaz ayağı, üçlü yıldırım demeti ve baltadır. Hatay Hazzi Dağı(Kel DAĞI) ile Balıkesir Kaz Dağı, Hititler Dönemi Tanrı Dağlarıdır.Balıkesir’deki dağın  Kaz, “Kaz Ayağı”, “Çılbak Baba”  ve “Sarıkız” adları, Hititçe “Hazzi Dağı”, “Baal Hızır”, “Hazzi Ruta” ve güneşten sağılan “Sarı Öküz” ile Sarı Kız’dan , İda adı ise, tanrının “Haddu” veya “Addu” adından kaynaklıdır. Üçlü şimşek demetiyle “El Hadat” olarak okunan adı, günümüzde Hüda Eli-Tanrı Ali, Baal İskur adı ise Lolki-Zazaca yıldırım anlamına gelen “bulusk” gibi El İSKUR’dan “Ali Asker”, Siyasal İslamda Arap Ali’nin torunu Ali ASGAR  ve  “Koca Leşker” olarak sunulup, Kürtçe “Xweda” olarak güncellenmiştir.Bu nedenle Hadat adından kaynaklı  Hitit adıyla da anılan Anadolu Halkı, aynı tanrının El Taru veya Tarhu adıyla da ”Eti Türkleri“ sanıyla anılmış, böylelikle Hititlerin de Orta Asyalı halk oldukları iddia edilmiştir. Sümerler döneminden itibaren İpek Yolu üzerinden Anadolu-İran kültürleriyle etkilenen Orta Asya kültürünün Anadolu kültürlerinin temel kaynağı ve Anadolu Alevilerinin Orta Asyalı Türk oldukları  yönünde algı oluşturmayı amaçlayan siyasi-kültürel faaliyetler kapsamında Türkmenistan’da Fırtına Tanrısı Tarku ve Hatti Güneşi motifleriyle bezeli yeni Oğuz Kağan heykelleri yapılmıştır. 

hiiti güneşi

                                                                              HATTİ GÜNEŞİ

 image


Türkmenistan’da temsili  Oğuz Kağan Heykeli.

Başlığındaki boynuzlar ve arasındaki güneş sembolü  yukarıdaki “Hatti Güneşi”yle aynıdır. Hatti Güneşini taşıyan boğa ,Hitit Kralları gibi  kemerine toka yapılmış, sağ eline ise Fırtına Tanrısı’nın üçlü şimşek demeti imgesiyle üç ok tutuşturulmuş.

Sonuç olarak Türk ile Türkiye adlarının Anadolu Fırtına Tanrısı Turu Ga Ali’nin adıyla , semavi dinlerdeki tek tanrı motifinin de Sümer ve Hitit gibi kadim uygarlıkların El,Eli, Elohim adlı Gök Tanrısıyla  ilişkili olduğu, ancak,tanrı kelamı ile dini ritüellerin her halkın evreni kavrama düzeyi, yaşam biçimi, siyasi amaçları ve tarihi çağların değişen koşullarında yeniden düzenlendiğine yönelik gerçekler çağımızın bilimsel ve arkeolojik verileriyle ortaya konulmuştur.Bazı siyasi çevrelerin güncel bir talep haline getirdikleri Türk adının Anayasa’dan çıkarılması,Türkiye adının değiştirilmesi veya Anayasada kurucu halk olarak Türk ve Kürt adlarına yer verilerek Alevi ve Zazaların dışta bırakılması gibi yaklaşımların ne tür yeni problemler yaratacağının kavranabilmesi için yazımızda değinilen tarihi hususların dikkatle araştırılıp değerlendirilmesi, kadim zamanlarda dahi devletlerin etnik yapılar üzerinden kurulmadığı gerçeğiyle geçmişten günümüze halkları birleştiren temel harcın üzerinde yaşanılan toprakların gök tanrısından kaynaklı özgün adı, kültürleri, inançları ve evrensel değerlere konu uygarlık birikimleri olduğunun anlaşılması gerekmektedir. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye deneyimlerinin gösterdiği gibi, Anadolu halklarının batılılaşma ve Ilımlı İslam Projeleri kapsamında edinebilecekleri yabancı değerlerle milli bir kimlik ve birlik oluşturamayacaklarını bilmeleri, varoluş köklerini yabancı coğrafyalara,yabancı kültür ve inançlara oturtan devletlerin de uzun süre yaşayamayacağının toplumsal ölçekte idrak edilmesi gerekmektedir.

Hatti Güneşi, evrendeki en büyük hayat ağacı ve Tanrı Sancağıdır.Kültürel ve tarihi kökleri evrende ve Anadolu topraklarındadır.Alevi-Bektaşilerin onunla yarattıkları uygarlık meşalesi daima diri kalmış, günümüze dek dünyayı ışıtmaya devam etmiştir. Hatti’nin Uygarlık Çınarı yeşerdikçe kesilmiş, ancak, kesildikçe köklerinden daha da gür yeşermiştir. Benzer şekilde Türkiye Cumhuriyeti de bir çınar ağacıyla özdeşleştirilmek istenmiştir.  Ancak, kökleri Orta Asya’da gövdesi Anadolu’da olan bir çınarın yaşaması mümkün değildir. Bu evreni gerçek idrak edilmeli, devlet küresel güçlerin dayattığı Türk-Kürt ve Alevi İslam tarzı asimilasyonlar ile bu topraklardaki uygarlıkları sahiplenmeyen kültür ve tarih politikalarını terk etmeli,  Anadolu Mezopotamya halkları her türlü fundamentalist ve ırkçı etiketlerden, yabancı kültür ,inanç ve ideolojilerden arınıp Anadolu Uygarlıklarından kaynaklı kültürel özlerine dönmelidir.

Tarihi gerçek şudur; Sümer destanlarında  adı “Lulu-Dumulu” olarak belirtilen ilk insan, gök tanrısına çeşitli nitelik, sıfat ve işlevleri temelinde Taru Enlil, Eli, Ali ,Baal ,İskur, Hadad, Taru, Tarhun ve Karduh gibi adlar vermiş, onun adıyla yaratılan Anadolu-Mezopotamya Uygarlıkları üç kıt’a halklarının merkezi çekim alanı haline gelmiş, yabancı -işgalci halklar tanrı yurdu olarak tanımlanan bu toprakları gök tanrısının adı ile dini kültünü kendilerine uyarlayıp  kullanarak işgal etmişlerdir. Türk, Kürt, Alevi ve Türkmen adları Anadolu  Gök ve Fırtına Tanrısının adlarıdır. Halkımızın tüm kesimleri bu yurdu ezeli ve ebedi ortak ana vatan olarak kabul  etmeli, tanrı-evren ve doğanın varoluşsal tezahürü olan çok dilli, çok renkli yapısıyla bütünleşip barışa koşmalı, halkımızın-yurdumuzun bölünüp parçalanmasına izin vermemelidir. Alevi Halkı son yıllarda ırkçı  kesimlerce giderek yaygınlaştırılan “Alevilerin devlet ve toprak sorunu yoktur, Dersim Kürttür-Türktür-Alevilik İslamın özüdür,Hacı Bektaş-ı Veli Ahmet Yesevi’den El almıştır, bir taraftan Türk,bir taraftan Araptır “gibi propagandalara itibar etmemeli, Akadlarla başlayan büyük işgalden Hellen,Roma ve Bizans’a ,Selçuklu-Osmanlı’dan Cumhuriyet’e değin verilen vatan, devlet ve kültür mücadelesini, bu uğurda ser veren milyonlarca şehit ve şühedasını asla unutmamalı, Sümer ve Hattilerden günümüze üzerinde yaşadığı ana vatan topraklarını diğer yurttaşlarımızla birlikte  korumalı, herhangi bir yabancı gücün, dini, etnik veya siyasal bir kesimin hegemonyasına teslim etmemelidir.