DERGAHIN SIRRI -HİTİTLERDEN GÜNÜMÜZE ALEVİ -BEKTAŞİ HALK  ÖRGÜTLENMESİ


DERGAHIN SIRRI -HİTİTLERDEN GÜNÜMÜZE ALEVİ -BEKTAŞİ HALK  ÖRGÜTLENMESİ

Kemal  SOYERHünkâr Köçeği , 24.Ocak 2019

(Telif hakları tarafıma aittir.izinsiz alıntı yapılamaz, kopyalanıp kullanılamaz)

“ALEVİ-BEKTAŞİ HALKI  ANADOLU-MEZOPOTAMYA’NIN ASLİ SAHİBİDİR.

ALEVİ BEKTAŞİ HALK KÜLTÜRÜ ANADOLU’NUN YERLİ VE MİLLİ KÜLTÜRÜDÜR”

Alevi-Bektaşi biri, önce insandır, Aleviler-Bektaşiler de toplumsal varlıklarıyla kadimden halktırlar. Bu Halkın tarihi ve kültürel varlığı, Anadolu-Mezopotamya Uygarlıklarını yaratan Sümer, Hatti, Hitit,Hurri ve  Luwi gibi yerli halklara ve Göbeklitepe’den günümüze yarattıkları kültür ve uygarlıklara dayanır .

Alevi-Bektaşi halkın yaşam kültürü,Hakk Yolu-Erkanı ve ritüelleri evrenin varoluşsal yapısı, yaşam düzeni  ve dünyevi yaşam pratiklerine dayalıdır. Ritüeller inanç ögeleri olmaktan öte, bilimsel temelde varoluşu ,evren ile doğanın yaşam düzenini ve “Varlığın Birliğine”dayalı toplumsal yapılanma ilkelerini kavratırlar. Bu temelde:

Alevilik; Varlığın Birliği“ ilkesiyle evren,insan ve dünyevi varlık alemini Hakk ile yektaş gören,bu ilkeyi, ortak Ana vatan üzerinde  insan haklarında eşitlik ve çeşitlilik içinde birlik temelinde yaşama geçiren varoluşsal kardeşlik ve birlik öğretisidir.

Bektaşilik ise, Anadolu halklarının Sümerlerden günümüze“Varlığın Birliği” ilkesi ve “Hatti Güneşi” temelinde var etmeye çalıştıkları “Hakk Devleti”nin kurumlaşma ve yönetim öğretisidir.

Bu nedenle, doğa ve evrenle özdeş olan bu kültür ve uygarlık birikimi ezeli ve ebedidir. Böyle olduğu içindir ki, çağlar boyunca bütün insanlık Anadolu’da doğan Hatti Güneşi’ne koşmuş, bu kültürü edindiği ölçüde aydınlanmış, ancak aynı ölçüde de işgal, kültürel karartma ve asimilasyona tabi tutarak kaynağında karartmaya çalışmıştır.

Anadolu Uygarlıklarının evreni  mayası olan Alevi-Bektaşi Kültürü,Semavi ad edinen dinler sürecinde ele geçirilmiş,Anadolu Tanrı adları farklı adlarla yabancı kültürlere aşırılmıştır. Tevrat ve İncil gibi kitaplarla çöl halkları ,Kengir adıyla Serçeşme Yurt ,“Su Bir “adıyla da dünyevi Cennet olan Anadolu-Mezopotamya’ nın işgaline yönelik siyasi ve kültürel  kurguları geliştirmişlerdir. Tevratta “Rab o günde Abramla aht edip dedi, Nil Nehrinden büyük ırmağa, Fırat’ın doğuş kaynaklarına kadar bütün toprakları ,Kennileri, Kennizileri, Kadmonileri ve Hittileri senin zürriyetine verdim” şeklindeki Rubaum Rabbium sanlı krali emirler göklerin Rabbi’nin emriymiş gibi algılatılarak ana vatanımız binlerce yıl süreyle işgale, halkımız soykırımlara, kültür ve inançlarımız ise asimilasyona tabi tutulmuştur. Anadolu Uygarlıklarının kültür, sanat, bilim ve felsefi ürünleri bir yandan put adı altında yok edilirken, diğer yandan da evreni öğretileriyle Hristiyan ,Musevi ve İslam Kültürüne sağılmış, Araplar işgal ettikleri ülkeleri karartırken, Batı Uygarlığı atalarımızın kültürel mirasının üzerinde yükselmiştir.

Anadolu Mezopotamya toprakları 12 ırmağıyla ezelden Serçeşme yurt, yerli halkın tanrıları da ezelden Serçeşme’dir. Sümer ve Hititlerde evrenin varoluşsal yapısından kaynaklı er-dişi varlık ilkesine dayalı  Tanrı-Tanrıça tapkısı Alevi-Bektaşilikteki kadın erkek eşitliğinin temelidir. Fırat’ın , Munzur’un, Dicle’nin, Kızılırmağın kaynaklarında ve bu suların karışıp cem oldukları kavşak ve göllerde durduğuna inanılan Serçeşme’nin Hünkar Sanı, Sümerce Tanrı Irmak denilen “d.ENGÜR” dür.Kırkların Cemi’nde canlara Hakk Badesiyle içirilen demin adı, Sümer edebi metinlerinde adı geçen ENGÜR Suyu, Fırat’ın doğduğu Dumlu Baba Dağı’nın adıyla  DEM-İ ALİ , Sümer’in Dünyevi Kırklar Makamı ise, Dicle-Fırat’ın birleştiği  Eridu Şehrindeki  E’.ENGUR.RA TAPINAĞI idi. Sümerlerde tanrıların makam rütbeleri vardı. Gök Tanrısı AN  60, Hava-Fırtına Tanrısı ELİ  50, Su -Toprak Tanrısı ENKİ’nin makam rütbesi  40 idi. Enki’nin Kırkların Üzümüyle simgeli E’.ENGUR.RA Tapınağı  Alevi-Bektaşilerin Kırklar Makamı’dır. Tanrı kavramı “Dingir” gerçekte “d.ENGÜR”dür. Sümer ülkesinin Kİ. ENGURRA adı, dilimizdeki “Kırkların Üzümü=hengure” olup,Tanrı Enki ile makam rütbesi elli olan Fırtına Tanrısı EL(Enlil), halk dilinde “Pençe-i Ali-i Abba”, Velayetnamede ise “Hünkar Varlığı“sanıyla yer almışlardır. Sümer, Hatti, Hurri, Hitit ve Luwilerin ortak sanları  “Bin Tanrılı Halk”tır.Bu nedenle Alevi Halk Tanrısı’nın adı, bin sayısının “Hazar” okunuşuyla “Hazar Eli, Bin Eli”dir. Pir Sultan Abdal “Pir Sultan’ım adım HAZAR ,Alnımızda ak yazılar “ diyerek Hatti Ülkesinin “BİN TANRI” sını “HIZIR” adıyla açıkça dile getirmiştir.Anadolu halkları evrenin tümünde hazır ve nazır olan tanrıyı HIZIR ALİ adıyla anarken, Araplar onun tanrısal işlevlerini Ali adlı tarihi bir kişiyle özdeşleştirmişlerdir. Muhammet ,Ali,Fatma, Hasan ve Hüseyin’nin  İ.S.7 YY.da yaşayan tarihi kişilikler oldukları dillendirilince de Alevi İslamcılar bu kez de aynı kişiler için “daha yer ve gök yok iken onlar yeşil kubbede Fatma Ana’nın kucağındaki kandilde yanan iki nur idi ” şeklinde, aslında Sümerlerden beri bilinen mitik hikayesiyle evrenin varoluşunda yer alan Sümer-Alevi tanrılarına atıfta bulunurlar.Aşağıda verilen Hattiler Dönemi eseri Kadıncık Ana ve kucağında iki nur gibi yanan varlık çiftlerini gösteriyor. İ.Ö.3.Bin yıl sonu.

Küpü dolu Kadıncık Ana-Fatıma Nuriye ve iki Nur  ANA DI LU – ANADOLU- DI LULU=HAKKIN DELİLİ

 (AYNİ ANA, AYİNE-İ SEMA, MAMA TALLA, MAMADILU ,MA HOMA DILU, MA-A LOLA )

Anadolu’nun çivi yazılarına geçen en eski adı KUR URU HATTİ ,Akadca MAT HATTİM’dir. Ülke toprakları Fırtına Tanrısı HADADA’ya adanmış, Hatti ve Hatem adları süreğimize Hünkar Hüda ve anası  Hatem ANA’yla oturmuştur. Asimilatör mantık, Hititleri Avrupa’ya mal etmek için HADDA , HADADA veya HADDAT adını  HATTİ ve HİTİT şeklinde yazar. Hattuşa adını da Kattuşa formunda  Küdüs’e aşırmışlardır. Mısır ve Arap kralları Tanrı-Kral iken, Patesi ,Sarrum ve Hassus sanlı Alevi Kralları ülkeyi Fırtına Tanrısı ile Arinna’nın Güneş Tanrıçası HEPAT’ın halifeleri olarak yönetmişlerdir. Halife kavramının kökeni Hititçe tanrı adı HELİPPİ, Alevilikteki “has” kavramının kökeni ise kral kavramı “Hassu”dur.

Hatti Tanrısı Ashapi Taru (TEŞHUP TARU) ile Hitit-Hurri Tanrısı TEŞUP.BA (TEŞU BABA ) adları belleğimizdeki BEKTAŞİ BABA’dır. Hacıbektaş İlçesindeki Serçeşme Dergahın ASİTANE adı , Hatti-Hititçe Güneş Tanrısı ESTAN-İSTANU’yla ,Hacı Bektaş-ı Veli adı,Tanrı Dağı HAZZİ, Hatti Güneşi’nin BOĞETİJİ ve Fırtına Tanrısının W-ELİ adıyla, Balım adı ise Sümer Tanrısı Enlil’in bey anlamına gelen “Belum” sanıyla aynıdır. Yedi Tepeli İstanbul (ESTAN BAAL) adı ve eski adı ASİTANE ile Ezidi Halk adı Hatti Güneş Tanrısı ESTAN’dan, Alevi-Bektaşi yaşam tarzına sahip Ezidiliğin kurucusu Şeyh ADİ’nin adı, Tanrı HADDA’nın ADDA ve ADDU yazlımından,Bilecik Bektaşi Dergahı’nın kültsel  EDEBALİ OCAĞI adı  ise,Fırtına Tanrısı’nın  ADDU BAAL adından kaynaklıdır. HADAD adı Adad, Addu ve Ede gibi yazılmaktadır.

Bilecik EDEBALİ OCAĞI Tanrı Devleti anlamına gelen  Hatti Devleti’nin  yani  “Devlet-i Asuman-ı ALİ”nin Ocağı iken, Osmanlılar sahte “El alma” yöntemiyle Ocağı ele geçirmiş, Bektaşilerin Halifelik Makamını ele geçiren kralların hiç birisi Hacca gitmemiştir. Kült olarak Hünkara bağlı Hititler tarzı Yeniçeri Ordusunu (Hititçe :ANŞA ERİN) kurarak güçlenen Osmanlı, günümüzde olduğu gibi, Alevi-Bektaşi halkı devlet teşkilatından dışlamış, pencik kanunuyla aldığı devşirme askerler eliyle de sürekli olarak Alevi katliamları yapmıştır. Hatti Güneşi gibi gök kubbenin “Kırkbudaklı Çerağı ” olan Hünkar Bektaş-ı Veli’nin Ahmet Yesevi’den El aldığı , Osmanlı’ya devlet ve Yeniçeri Ordusu kurduğu gibi iddialar Veli’nin tanrısal  kimliğini örtmeye  yönelik Türk-İslamcı siyasi kurgulardır. Bektaşiler Hünkar için “Kudduse Sırrehu” yani “Hattuşa’da Sırda Olan” derler.Bu nedenle de hiç bir kimse Hünkar ve Balım’a  doğum-ölüm tarihi  belirleyemez. Ayrıca Bektaşilerin kendi vatanlarıyla yönetim erkini bir işgalciye isteyerek vermesi de söz konusu değildir. Anadolu Alevi-Bektaşi halkı Büyük İskender’den Selçukluya kadar Hellen, Roma ve Bizans işgalinde kalmış, yeni gelenlerle belli koşullarda ilişkilenmiş, ancak, her fırsatta kendi devletini kurma amacıyla savaşmıştır. Alevi-Türkmen baş kaldırıları Selçuklu ve Osmanlı’da sadece düzene isyan değil, devlet davası idi. Babailerin-Karamanoğulları’ nın,Celalilerin, Şahkulu’nun -Tekke Elinin, Bedrettinlerin, Kalender Şah’ın Pir Sultanların davası Hakk Devleti’ni kurma davası idi.

Hatti Güneşi, Anadolu Alevilerinin Tanrı Sancağıdır.12 Burçtan geçen Güneş, 12 gezegeni ve 12 aylık senkretik zaman döngüsüyle Dünyaya yaşam verip yeşerten Tanrı El ESTAN’dır. Bu kozmik unsur, günümüzde de anıldığı gibi Hurri-Hitit Çağında TEŞUB.BA=TEŞU BABA yani, Yeşil Elli “Hünkar Hazzi Bektaş-ı Veli”adı ve ”BEKTAŞİ BABA”sanıyla kişileştirilmiştir. Hünkar Dergahı kültsel gelenekler gereği Fırtına Tanrısı Teşup, oğlu Sarumma Baal (Sarru-Sarumma Baal-Hızır Lale) ve Kadıncık ANA’ya atfen Tanrı Makamı olarak kurulmuş, tanrı kimlikleri Alevi-Bektaşi üçlemesi olan “Üç can, bir Cem” deyimiyle sırlanmıştır. Hititler Dönemi 72 Milletin Fırtına Tanrısı olan Teşu Baba Zazaca “QAL-U SIPE, Pİ-U QALIK ,BUGELEK /PUKELEK BABA” ,BÜKLÜ BABA veya BABA PUK sanıyla  anılmaktadır.

ÜÇ CAN BİR CEM -VARLIĞIN BİRLİĞİ-EL ELE EL HAKKA

Sümerlere göre evren ve varlık alemi Namma Luli denilen ilksel bir Karanlık Deryadan doğmuş, bu nedenle Bektaşi Babalarının soy kütükleri “Karadeniz” adlı bir deftere kaydedilmiştir. Evrenin kurucusu olarak kabul edilen Namma Luli Bektaşilikte Kadıncık Ana, Fatma Nuriye ,Ayni Ana ve Ma-a Lola adıyla anılmaktadır.Hacıbektaş’ta Kadıncık Ana Evi’nin dere içindeki konumu  onun “Su Ana” oluşundan kaynaklıdır.Hititlerde elinde ayna tutan Ana, Alevilikte Ayni Ana ve Ayine-i Sema sanıyla anılmaktadır. Bektaşi ikonlarında Erenlerin yanında ,duvar halılarında ise ırmak ve göllerin başında duran Ala Geyik Tanrının  kutsal hayvanıdır. Hititçesi Ali, Sümercesi LULİMU(Ma-Lola) olan Ala Geyik, tanrı çiftinin Ali -Alli ,Luli Ma ve LU LİMU (Bin Tanrı) gibi adlarını kavratmaktadır. Ala Geyik Ali-Alle Geyik’tir. Hünkarın Yeşil Elcekli eliyle kolunun altına aldığı geyik Serçeşmeyi  diğer elinin altındaki aslan Güneş’ten oğul Sarumma Baal’i sembolize etmektedir. Böylece,Kadıncık Ana, Hünkar ve  Balım Sultan’a adanan Makam Türbeleri Anadolu’nun Gök ve Fırtına Tanrılarının kültsel Makamlarıdır.

Bektaşi Dergahı Loluva /Alevi Devleti, diğer adıyla Lolanlı Karaman Beyliği’nin Hızır Lale-Hızır Bali adına kurduğu  bir Hakk Dergahı’dır. Karaman’ın Hititçe adı Lalanda (Lolan), Landa,Larende, Ulukışlanın adı Loluva (Lulubi-Lolan), Niğde’nin adı  HATTİ Ülkesinin Tanrı Anası ANAHİTA‘dan(Ana Hüda) kalmadır , Mut’un ilk adı LALASİS’tir.  Konya Karahöyük’ün eski adı Puruşhanda, krallarından birinin adı Nur Dağan’dır. Loluva Devletinin kurucusu da Lolanlı Nure SOFİ , Hititçe adıyla NURU ŞAPU’dur. Nuru Şapu-Teşapu adı Güneş-Fırtına Tanrısı’na aittir.Böylece Karaman Devleti’nin de Kültsel temelde Anadolu Tanrısına adandığı anlaşılmaktadır.

BEKTAŞİ TEŞKİLATI VE ÜLKE YÖNETİMİ MODELİ 

Alevi -Bektaşiler Evren’in varoluşsal yapısı ve işleyiş yasalarına dayalı bir toplumsal yapı modeliyle örgütlenmişlerdir. Bektaşi Dergahı Başındaki Halife Baba ve bağlı 12 Post Babasıyla Dünyayı yöneten Güneş ve 12 Gezegeni imgesindeki Evren’i -Tanrısal bir yönetimdir.Bu Dergah Kırklar Meclisi , Bilgeler Kurulu ve Yaşamın her alanında Ahi Babalarca yönetilen lonca örgütlenmesine sahiptir. Toplum, Varlığın Birliği ilkesiyle kardeşlik kurumu temelinde yapılanır. İnsan hakları eşittir. Er-Dişi hak ayırımı yoktur.Her birey Hak ile hak yaşam hakkına sahiptir .Soya bağlı kast sistemi yoktur.Her görev liyakatla ve seçimle edinilir.Bektaşi Babası Hakkın Halifesidir. Dergahta 12 Babadan oluşan Meclis, Hakk Meclisi’dir. Dergah Hatti adıyla Hakka adanmış devletin merkezi işlevindedir. Merkez  ve taşradaki yönetim erkinin katılımıyla toplanan Meclis Kırklar Meclisi’dir. Dergah örgütlenmesi biri  Ana Merkez olmak üzere  üç ana ASİTANE ve yurt sathında bağlı 12 Ocaktan oluşmaktadır.

Kimi çevrelerin Meşruti Krallık dedikleri Hititlerde  Kral ve Halk Meclisi vardı. Osmanlı’da ancak 19 YY.da uygulanabilen haktan hukuktan yoksun Meşrutiyet rejimi, onlardan 3500 yıl önceki Hatti Ülkesi-Hakk Devleti’nin yönetim biçimiyle asla  mukayese edilemez.Zira Meşru kavramı “Muassır Medeniyet” gibi evrensel dayanağıyla her dönemde geçerli olan Hakk Rejimi’dir. Köklerini Gök ve Güneş Kültünden almaktadır.Osmanlı Yönetiminin,Arap anlayışının  Tanrıyla-Güneşle,evrensel yasalarla ilgisi yoktur.Bunlar üretmeden tüketen gaspçı anlayışlardır. Yakın döneme kadar Tekke İli olarak bilinen 23 kentli Likya’da ilk Halk Meclisi yerli halk Hatti ve Luwilerce oluşturulmuş, kültürel  mirasını bölgedeki Abdal Musa Dergahı ve ardılları olan Alevi-Tahtacı ve Yörüklere bırakmıştır. Hititlerin Fırtına Tanrısı ve Güneş Kültüne dayalı Hak Devleti’nin Yönetim Modeli, Olimpos’ta Zeus,12 Tanrı ve on iki kent birliğiyle Hellenlerce aşırılmış, bu kült İşgalci Hellen, Roma, Bizans ve ardından gelen Selçuklu ve Osmanlı’ya rağmen Cumhuriyet Döneminde kapatılıncaya dek varlığını 12 Babalı Bektaşi Dergahı’yla sürdürmüştür. Bu kadim gerçeğe karşın, batıya hayran yetiştirilen Arkeolog-Sümerolog vb. çevrelerce her fırsatta Hellenlere mal edilen Demokrasi kültürünün Anadolu’nun öz halkı Alevi-Bektaşiler tarafından geliştirilip yaşatılan bir kültür olduğu tarafımızca ortaya konulmuştur. Hristiyan Dünyanın Papa’lık Kurumu dahi köklerini Anadolu-Alevi Bektaşi Kültünden almış, kendisini var etmek için yüzlerce yıl Bektaşi nitelikli Yeniçeri Ordusuyla savaşan batı, başa çıkamayınca çareyi Bektaşi Dergahlarını kapattırmakla bulmuş, aynı şekilde kendi içinde Bektaşilerle savaşan Osmanlı, Dergahları kapatmış, Bektaşi Babalarını asmış, Yeniçerileri katlederek “Nizam-ı Muhammediye” yi kurmuş, Anadolu’nun öz varlığına kastettiği için de kısa zamanda yıkılmıştır.

Güneşe bağlı 12 postla temsil edilen Bektaşi Dergahı, Bir Bektaşi Halifebaba ve her biri farklı bir işlevden sorumlu toplamda 12 Babayla yönetilmiştir. Sümer -Hitit İmparatorluğu’nun yıkılışının ardından Anadolu halkları Geç Hitit-Luvi ve Urartu Döneminde  Alevi-Bektaşi adıyla bir potada kaynaşmıştır. Hünkar Dergahı’ndaki Babagan, Dedegan ,Çelebi, Hüdadatlı ve Mürselli gibi  statülere bağlı post babalığı; Gök, Güneş, Ay, Ateş, hava, su ,toprak kültleri, dağ ve bitki tanrıları gibi iç içe geçmiş tanrı postlarını kapsamaktadır. İslamda farklı ad ve işlevlere konu edilseler de kadim gelenekte Ocak-Şubat aylarının Hızır’a, Baharın Güneş Ali’ye (Ali ŞiR’i EZDAN) ,yazın Tanrı Dumuzi’ye adandığı örneklerde olduğu gibi,12 Post babası motifinin Sümer-Asurlarda  ayların belli mevsim ve  işlevlerle  tanrılara adandığı gerçeğiyle zaman içinde post geleneğine dönüştüğü  anlaşılabilir.

SÜMER VE ASURLARDA TANRILAR VE AYLAR    /12 POST

1-Nisan(MART-NİSAN ) Tanrı ANU ve ENLİL (Yılın Başlangıcı)

2-İYYAR (Nisan Mayıs) Tanrı E.A (Su ve Bilgelik Tanrısı)-HIDRELLEZ

3-Sivan (Mayıs-Haziran)  Ay-tanrısı Sin  (Enlilin ilk çocuğu  )

4-Tammuz (Haziran-Temmuz) (quradu)Kahraman Ninurta

5-Ab (Temmuz-Ağustos)   Nin-gis-Zida ayıydı -sonsuz ağacın efendisi –ENKİ’nin VEZİRİ

6-Elul (Ağustos-Eylül),İstarın Yeraltına iniş Ayı –Aşk ve ŞAVAŞ TANRIÇASI

7-Tisri (Eylül-Ekim) “, Samaş’ın  -Güneş TANRISI

8-Marcheswan, “sekizinci ay” (Ekim-Kasım},(quradu)  savaşçı  Marduk

9-Chisleu   (Kasım-Aralık)  kahraman (Ur-Sag-e DLU veya quradu) ~ Nergal,

10-Tebet (Aralık-Ocak), Yaşlılar Bakım ayı, Pap-sukal  ,Anu ve İştar ‘ın veziri,

11-Sebat (Ocak-Şubat) Rammanu  (Rimmon, “Şimşek”) ya da Hadad –HIZIR AYI

12-Adar (Şubat-Mart), yılın son ayı. Yedi büyük tanrılar ve görünür beş  gezegen.

BEKTAŞİ MECLİSİ-POST BABALARI

POST, DOST, LOKMA, HIRKA : Üst ölçekte post ;evren, dünya ve ana vatan, dost; Hakkın kendisi ile evreni düzene ve Hakka  bağlı insan , Lokma, ortak emekle üretilip hakça bölüşülen yaşam rızkı, günümüzde melanet imgesiyle algılatılan hırka ise, üstümüzdeki yıldızlı kubbeden tanrı hırkasıdır.

Mihmandar Postu– Hızır, (Hakk Postu-Cem EVİ Evren,Hızır Evin Sahibidir.)

Horasan PostuHünkar Hazzi  Bektaş -ı Veli (Horasan / Hurri SİUNİ =Hurri Ülkesi Anadolu)

Ayakçı  Postu- Abdal Musa ( Geyik donunda Kırların Koruyucu Tanrısı  imgesinde  )

Ekmekçi Postu- Balım Sultan  (Tanrı Baal’in Sanı-Rızıkları Yetiren)

Nakip Postu- Kaygusuz Abdal (Sözcü)

Meydancı  Postu- Sarı İsmail, (Tanrı Sarumma imgesinde)

Türbedar Postu- Kara donlu Can Baba (  doğa ve bitkiler imgesinde )

Kilerci Postu- Kolu Açık Hacim Sultan (Kerameti ;Ejder Öldüren Fırtına Tanrısı imgesinde )

Atçı Postu- Kamber Ali Sultan,Alinin Kamberi, Kırat  ve haberci İşlevindedir.

Kurbancı  Postu- İbrahim Halillullah 

Aşçı Baba Postu- Seyid Ali Sultan (Tanrı Ocağı işlevindedir)

Kahveci  Baba Postu-  Şazeli Sultan, Saki işlevindedir.

Bu önermede belirtilen postların tümü gerçekte farklı işlev ve donlarla 12 ay boyunca varlık alemine hayat veren  Hakk’ın Postlarıdır.

Meydan Evi ve Makam Türbelerinin kozmik formları ile ezoterik sembollerden de izlenebildiği gibi, Hünkar Dergahı KADINCIK ANA ve ASİTANE adıyla Gök ve Güneş Ana- Baba Dergahı idi. Dergahta alınan kararlar tüm babalarca onaylanır en son Bektaşi Halifebaba’nın onayı ile hayata geçerdi. Bektaşi Babanın huzuruna çıkmak miraca çıkmayla eş değerdeydi .Dergahta eğitim alarak Babalık mertebesine ulaşanlar Bektaşi Halifebaba’nın huzuruna miraca çıkarılır, törenle asa,hırka,taç giydirilip yönetecekleri bölge veya yer köseği atma yöntemiyle tayin edilirdi. Halkın dava ve müşkülleri belli aralıklarla yapılan sorgu Cemlerinde görülür, çözülemeyen sorunlar Merkezi Dergaha havale edilirdi. Abdal Musa,Görgü, İkrar, Kardeşlik ve Muhabbet Cemleri ile Hızır, Nevruz ve Hıdrellez törenlerinde toplumsal düzen, birlik, dayanışma, Hak, adalet, Yol ve Erkan kuralları bir bütün olarak öğretilip uygulanırdı.Bu sistem, Hitit Devletinin  bağlandığı kozmik düzenle aynı idi. Dergah kendine özgü kurallarıyla halktan toplanan gelirleri düzenli bir bütçe ile ihtiyaç duyulan hizmetlerle halktan kişiler için harcardı. Bektaşi Halifebaba Hitit kralları gibi yılda en az iki kez merkeze bağlı ocakları gezer ,davalara bakar ülke genelinde dirlik ve düzeni sağlardı.

Bilimsel tarih Sümerleri “Kadeh Toplumu”, Sümer Ülkesini yağmalayan Akad, Asur ve Babillileri ise “Kılıç Toplumu”olarak kaydetmiştir. Hünkar Dergahı, Sümer ve Hatti Ülkesi gibi belli ölçüde komünal nitelik ve işlevlere sahipti. Dergahtaki Bektaşi Baba ,Halife, Baba,Dede, Dedebaba  ve Çelebi gibi statüler Sümer-Hatti Ülkesi Tanrılarına aittir. Helippi,Baba, Dattaş gibi adlar ile Su Toprak ve Bilgelik Tanrısına-Hızır Kal’a ait Kırklar Makamının “Çalap Tanrı” adları İslam öncesi Bektaşiliğin tanrı adlarıdır. Sürek içinde yer alan Hüdadat adı Tanrı HADAD, Mürsel adı Hitit Kralı Murşil’in adından kaynaklıdır.Ancak,Loluva Adıyla Karaman Beyliği’nin kurduğu Hünkar Dergahı’ nda Lolanlı İskender oğlu Kalender Şah’ın katledilmesinin ardından Postnişinliğe atananların tamamı Nakşibendidir. Hünkar Dergahı’nın yetkilendirdiği Bektaşi Ocakların çoğu Selçuklu-Osmanlı Dönemde kurulan Alevi İslamcı Ocaklarla kimi zaman ayrık ,kimi zaman barışık kalarak mücadele etmiş, Dergahın kapatılmasıyla başı boş kalan Ocaklar günümüzde bir bütün olarak kendilerini merkeze koyma arzusuyla Alevi İslamcı,Türkçü-Kürtçü misyonlara soyunmuşlardır.Hünkar soylu (!) Çelebi olduklarını iddia edenlerle Kızılbaş adına bürünen Alevi İslamcı Ocakların dayanışması, her iki kesimin de Osmanlı’ya ait Nakib-ül Eşraf Taifesi  onaylı sözde Arap Ali soy sürekli  atama oluşlarındandır. Halbuki Dergahta asıl Bektaşi denilen Babagan Çelebi Kolu soya önem vermemekte, kişisel taleple eğitimden geçmeyi yeterli görmektedir.İşte bu Babagan Çelebi Kolu ile Hüdadatlı ve Mürselliler gerçekte Hatti Lulubiler veya Hitit Babalarıdır.Asıl kök Tanrı Ana NAMMA LULİ, Sümerce ilk insan LULU, Fıratın Tanrısı ENBİLULU ve kısaca  ELİ dediği Tanrı ENLİL ve oğlu HADAD,yani Bektaşi Baba’dır. Varlığın Birliği temelinde Hünkar Varlığı , yeşil benli eliyle onları, hayatı yeşerten tanrıyı temsil etmektedir. Hitit dini törenlerini daima Lulupiyalılar (Lulubi-Lolan) yönetmiş, Hurri şarkıcıları (Hormek)  ilahi okumuşlardır. Son yıllarda dayanışma içine giren Çelebi ve Kızılbaş Maskeli Alevi İslam Ocakları aracılığıyla Alevi STK’larını denetim ve gözetim altında tutanlar STK’lardan BEKTAŞİ adını kaldırılmış, meydan Türk-İslam,Alevi İslam-Kürt İslam ,Şii, Hıristiyan vb. kesimlere bırakılmıştır. Bektaşi Dergahı’nın yukarıda özetlenen  kurumsal yapısı ve yönetim modeli ile Hitit Devleti’nin kurumsal yapısı arasındaki ortak özellikler Alevi -Bektaşi halkın bu coğrafyadaki binlerce yıllık beşeri, kültürel ve siyasi varlığını apaçık ortaya koymaktadır.

HİTİT DEVLETİ’NİN  KURUMSAL YAPISI VE YÖNETİM MODELİ

Hititçe Kral Sanı “Hassus”dur.Hitit Büyük Kralı, Tanrının yer yüzündeki halifesi, devletin başkomutanı ve baş yargıcı idi. Yönetim erki Kral, Kraliçe, veliaht ve baş meşedi denilen  sözcüden oluşurdu. Baş Meşedi kralın kardeşi veya veliaht olamayan oğlu idi.Kral yaşlı bilgelerden oluşan PANKUŞ adlı bir Meclis tarafından yönlendirilip denetleniyordu. Kralın kararları ve kendi yerine atayacağı prens dahi Pankuş’un onayına tabi idi. Ülkenin yönetimi ve denetiminde Pankuş’un kararlarını aşan Kral görevinden alınıp cezalandırılırdı.Baş Kraliçe Güneş Tanrıçayı ve Krallığı temsil ediyordu. Kralın yokluğunda ülkeyi yönetiyor, uluslararası anlaşmalara onay veriyordu. Kocası ölse dahi ölene kadar Tavananna yani, baş Kraliçe olarak yetkilerini sürdürürdü.Hititlerde Ana Tanrıça’nın varlığı ve onun baş kraliçeyle temsil edilmesi,  Bektaşilikte kadının erkekle eşit insan haklarına sahip oluşu ve Ocakta daima Kadın Ana’nın varlığıyla yaşamıştır.Kent Valileri ve vasal krallar Büyük Kral tarafından atanıyordu.Hitit kralı ve eşi her yıl 38 gün süren Bahar Bayramına katılıyor, yılda iki kez ülke gezisine, kontrol ve denetime çıkıyor,ülkenin birliğini, dirlik ve düzenini sağlıyordu.Taşradaki beyler, prensler ve komutanlar yerel davalara bakıyor, çözemedikleri davaları Büyük Krala gönderiyorlardı. Davaları tarafsız olarak çözmeyen yerel beyler ile diğer görevliler ağır cezalara çarptırılıyor, yetkileri  kaldırılıyordu.Ölüm cezası sınırlı idi.Krala ve ülkeye ihanet edenler ölüm cezasına çarptırılıyordu. Davacılar katilleri-suçluları  af etme hakkına sahipti. Sami kavimlerdeki gibi el, kol kesme, körleştirme gibi  İnsanı aşağılayıcı cezalar yoktu. Kaçaklar dahi özgür kadınlarla evlenip mülk sahibi olabiliyorlardı. Yerel ve uluslararası anlaşmalar yazıya geçirilip tapınaklara konuluyordu. Hatti Ülkesi kralları Hatti Tanrılarının toplandığı Yazılıkaya’ da taç takıyor, öldüklerinde “Aki ” yani Hakk ile Hakk oluyorlardı. Hatti Kralların tamamı icraatlarını bir bütün halinde yazıya geçirip Fırtına Tanrısının Tapınağına koyarak tanrılarına ve ülke halkına hesap veriyorlardı .Bu davranış Alevi-Bektaşilikteki Sorgu Cemi ve Darı Divan geleneğini oluşturmuştur.Kral Çıplak kavramı,evrende her türlü nitelik ve işleviyle insana aşikar olan tanrı gibi, Tanrı Halifesinin de eşiyle birlikte tanrısına ve halkına hizmette tüm yönleriyle aşikar olduğu durumu kavratıyor, böylece öte dünyada hesap verme gibi hileyi şeriye mantığına açık kapılar kapatılıyordu.

PANKUŞ: Pankuş’un kaç kişiden oluştuğuna yönelik elimizde net bir bilgi yoktur. Ancak, Alacahöyük’ te ele geçen Güneş Krallara ait 12 adet mezar yapısının gelenekte Hünkar Dergahı Türbe girişinde yer alan 12 adet Baba mezarıyla aynı düzende olması,Hitit Kral mezarlarından çıkan Güneş kurslarının 12 tomurcuklu ve ışınlı oluşu, Hatti Güneşi ve Evren Kursunun Hünkar Türbesi giriş saçağı üzerinde  12 dilimli Teslim Taşıyla birlikte yer alması ve Bektaşilerin  göğüslerinde iman taşı olarak taşınması gibi kültsel temelde Pankuş’un da 12 Burç ile Güneşin 12 gezegeninin tanrı olarak kişileştirildiği 12 kişiden oluşturulduğu düşünülebilir. Sancağı Hatti Güneşi olan Güneş Krallığının Hakk Meclisi olan PANKUŞ’un Yazılıkaya 12 Tanrı kabartmasıyla da bilindiği gibi evrene ve Güneş Sistemine uyarlanmış olması tabii bir durumdur.

Hatti Güneş Kursu                                          Cihan Devleti’nin-Hakkın  Arması ve Teslim Taşı

DİNİ KÜLT : Hatti Ülkesinde baş tanrı Fırtına Tanrısı ve eşi olan Arinna’nın Güneş Tanrıçası idi. Hititlerde Güneş, Ay, Su, dağ ve toprak kültleri vardı. Hatti Ülkesi toprakları tanrının mülkü ,bu nedenle tanrı ve kralının vücudu idi. Dağlar, su kaynakları ve ormanlar kutsanıyordu. Ülkede binlerce tanrılaştırılmış dağ vardı.Baba Denilen dağların başına Fırtına Tanrısı çiftinin heykelleri, huvaşi (heuş) taşları, Beytel(Beytullah) veya rölyefler konuluyor, belli dönemlerde kurbanlar sunuluyordu. Fırtına Tanrısı’nın doğa kültleri dışında Hattuşa’da ve diğer yerleşmelerde de temsili makamları vardı. Hattuşa, Nerik, Kargamış, Beyşehir, Taşeli-Tarhuntaşşa gibi stratejik öneme sahip bölgesel merkezlerde büyük tapınaklar inşa edilmişti. Tanrı makamlarıyla donatılmış ülke bir bütün olarak tanrılaştırılmıştı. Güneş Tanrı Baba, ana vatan ise, Tanrı Ana olarak  değer görüyordu. Başkent Hattuşa dışındaki tanrı makamları birer Tanrı Ocağı işlevinde idi.Bu ocaklardaki tanrı statüleri tanrı anaları denilen görevlilerce korunuyor, temizlik ve bakım işlemleri yapılıyordu. Hitit tanrıları gerçekte göksel arena olan Yazılıkaya’da gösterildiği gibi Yeni yıl Bayramında Ayin-i Cem halinde toplanıyordu. Dini bayramlarda bağlama, nefir ve davul eşliğinde geçit törenleri, Ayin-i Cem, Semah ve kurban ritüelleri uygulanıyordu.Hitit dini bayramları ve tapınak hizmetleri Alevi-Bektaşilikteki Erkannameler gibi belli talimatnamelere bağlanmıştı. Hattuşa Yazılıkaya’da Güneşin 12 gezegeni ve 12 aylık zaman döngüsünü ifade eden Bektaşi külahlı ve kılıçlarıyla koşar adım yürüyen 12 Tanrı Kabartması, Hellenlere Zeus ve oniki tanrı, Semavi ad edinen dinlerde Musa ve 12 Şagirt, İsa ve 12 Havari , Ali ve 12 İmam olarak asimile edilmiştir.

TAPINAKLAR:  Büyük Tapınaklar Selçuklu Dönemi yapıları gibi merkezi bir avlu etrafında  konumlanmış Medrese tipi  hücreli yapılardı.Büyük Tapınaklarda Fırtına Tanrısı ve eşine ait türbeler yer almıştır.Bu plan düzeni  önce Roma ve Bizans’a oradan da Divriği Ulu Medrese , Erzurum Yakutiye, Çifte Minareli Medrese ve Sivas Buruciye ile Gök Medrese gibi yapıların plan,strüktür ve işlevlerinden de izlenebildiği gibi Selçuklu ve Osmanlı mimarisine girmiştir. Yerleşmelere göre küçük ölçekte kare planlı  dört direkli, kırlangıç tavanlı megaron tipi örnekler de bulunmuştur.Bu tapınak planı kırlangıç tavanlı,tepe pencereli , Anadolu halk konutlarındaki varlığıyla Göbeklitepe ‘den günümüze devam eden Tanrı Evi’nin devamıdır. Tapınaklara bekçilerin koruduğu üç geçitli bir kapıdan giriliyordu. Kapıların dışında Aslanlı Çeşme ve gözcü işlevinde aslanlara yer verilmiştir. Hititlerin dini Kenti Alacahöyük Tapınağı ile Hünkar Bektaş-ı Veli Dergahı’nın yerleşke planı, yapısal dizini,yapı stili, mekansal  ölçek ve işlevleri arasında çok yakın benzerlikler mevcuttur .Hisar içindeki Alacahöyük’teki Tapınak-Saraya aslanlı kapıya bağlı üç avludan girilmekte, yanında depo-kiler ve Aşevi yapılarıyla idari mekanlar, Tapınağın kapısında 12 adet Kral Mezarı ve en dip kısımda iki adet türbe yer almıştır. Ayrıca yazılı belgelerde Hacıbektaş’taki gibi Tapınağa bağlı bağ ve korulukların varlığından bahsedilmiştir.

İKONOGRAFİ: Hitit tanrıları 12 dilimli Bektaşi Başlığı ,yensiz yakasız hırka, ucu koç veya boğa boynuzlu kısa etek, kulaklarında mengüş, ayaklarında çarıklar ve arkalarına sarkan topuzlu saçlarıyla birer Saçlı-Koçlu baba olarak gösterilmiştir. Hatti Güneş Tanrısı başında kanatlı güneş, elinde kalmuş denilen ucu eğri asa,yakasız ve kanatlı uzun bir pelerinle gösterilmiştir. Kırların Koruyucu Tanrısı başında Bektaşi külah, elinde bastonu ve şahiniyle geyik sırtında durmaktadır.Bazılarının bel kemerleri üzüm salkımlarıyla bezeli asma dalları,bazılarının kollarında yay,ellerinde mızrak, balta, şimşek, dem niyetine üzüm salkımları, bazılarında kadeh ve buğday başakları yer almıştır.Baş Tanrı 12, oğlu altı adet boğa boynuzuyla bezeli Bektaşi başlıklarla gösterilmiştir. Tanrıçaların başlıkları 12 dilimli Kule veya Hisar burcu biçimindedir. Kulaklarında mengüş, üstlerinde yensiz,yakasız gömlek, altlarında pileli üç etek giyinmiş  birer güvercin gibi gösterilmişlerdir.Dağ Tanrıları eteklerinden fışkıran ağaçlar, ırmaklar ve içinden çıktıkları deryalarla birlikte gösterilmişlerdir.

Güneş Tanrısı

Teşup-Hepat-Sarumma

Baş Tanrı Teşup Alacahöyük’te Boğa donunda, Yazılıkaya’da ise insan donunda, elinde gürz başlı asa, diğerinde ad sembolünü (İsmi Ali) tutar vaziyette, omuzlarına bastığı insan başlı Hazzi-Nammi adlı iki Dağ Tanrısını yürütmektedir.Ardında 12 Tanrı ,gök ve dünyevi dağ tanrıları, gök kubbede yürüyen takımyıldızlar ve galaksimizden kaynaklı bitki tanrıları su tanrıları,savaş tanrıları , koruyucu tanrılar, kız kardeşi Tanrıça İştar ile  yardımcıları ve iki dağ konisi  üzerinde duran Hattuşa Kenti’nin Fırtına Tanrısı yürümektedir. Karşısında panterlerin üzerinde yükselen Tanrıça Hepat ile oğlu Sarumma dağlar üzerinde ,ardlarında  kartal sırtında torunları ve onların ardından tanrıçalar semah halinde yürümektedirler. Tanrıların dağlar ile aslan sırtındaki yürüyüşleri Hazzi Bektaş-ı Veli’nin Cansız Davar, Karacaahmet’in aslan yürütme motifiyle yaşamaya devam etmiş,İslamın Anadolu’ya girişiyle Dersimde Seyyit Kureyş ve Baba Mansur adlarıyla belli ailelere keramet olarak asimile edilmiştir. Fırtına Tanrısı kimi anıtlarda boğa sırtında, kimisinde dağ konisi üzerinde elinde balta ve şimşek demetiyle gösterilmiştir. Hititlerde Bektaşi külahlı, kabzasında dört aslanın yer aldığı ucu taşa saplı bir Kılıç Tanrısı vardır. Dingir GİR ve Muvatalli adıyla anılan bu tanrı, Alevilikteki Zülfikar Ali ile aynı özelliklere sahiptir.Su işleviyle Tanrı daima ırmakların,çeşmelerin gözelerindedir ve ellerinde Hakk badesi vardır. Krallar vezirleri aracılığıyla tanrıya takdim edilip ,krallık yetkisi alırlar.Malatya Aslantepe ve Ereğli İvriz Anıtında olduğu gibi Geç Hitit Dönemi eserlerinde Miraca çıkmış imgede tanrı kral  karşılaşmalarını gösteren kabartmalar yer almıştır.

Anadolu’nun Gök-Fırtına Tanrısı  Alevi Halkın belleğinde Şu dizelerle yer almıştır;

“Şahı Merdan coşa geldi ,Sırrını aşikar eyledi,

Yağmuru yağdıran benem diye Ademe söyledi,

Ol demde şimşek balkıyıp yedi sema gürledi,

Hem sakidir, hem bakidir nur-u Rahmanım Ali” İşte bizim Alimiz. Her yerde hazır ve nazır olan Ezel-Ahir Ali, Hızır Ali -Bin Ali’dir.

MEVCUT ALEVİ ÖRGÜTLENMESİNE SORGU

Türkiye ve Avrupa’daki mevcut Dernek-Vakıf vb.Alevi  STK’ları 25 yıllık örgütlenme sürecinde Alevi İslamı aşamamış, BOP’a bağlı siyasi konjüktürde öne çıkarılan ırkçı yapılaşmaların etkisiyle de Anadolu Uygarlıklarına bağlı arkeolojik belgelerle ortaya koyduğumuz Alevi-Bektaşi Halk tarihi ile kimliğini görmezden gelmişlerdir. Ortadoğu’da uygulamaya konulan BOP’un Ilımlı İslam başlığı altında ülkemize TÜRK, KÜRT VE ALEVİ İSLAM yapılaşması dayatılmış, bu temelde Anadolu-Mezopotamya’nın kadimden asli sahibi olan Alevi Halkı bir inanç toplumu olarak yapılandırılmış, Aleviler CHP ve HDP gibi partiler aracılığıyla Türk ve Kürt İslam kimliği içine eritilmeye çalışılmıştır.Alevilerin ezeli ana vatanları olan Anadolu-Mezopotamya ve İran’daki  binlerce yıllık tarihleri,devlet oluşumları, kültür ve uygarlıklarıyla kadimden halk varlığını  inkar eden ALEVİ STK’ları bünyelerine yerleştirilen “Dedeler Kurulu” aracılığıyla bir bütün olarak Alevi İslamcı-ırkçı yapılaşmayı körüklemiş,örgütsel yapı ve  faaliyetlerinde insanlık tarihini, bilimi ve bilim insanlarını dışlamışlardır. Diyanetin kaldırılması, Hünkar Dergahı’nın Alevilere verilmesi, Cem Evleri’nin İbadethane olarak kabulü ve Alevi-Bektaşiliğin ders olarak verilmesi gibi temel amaçlarla öne çıkan örgütler CEM VAKFI ve AB işbirliği içinde Cem Evlerinin İbadethane sayılması, Avrupa’da beli yerlerde Alevi-Şii İslamın ders olarak verilmesi ve AABF’nin Türk-Alman İslam Konferansına üyeliği gibi işler yapmış, Dergahın Alevilere geri verilmesi, Diyanetin kaldırılması gibi temel talepleri rafa kaldırmıştır.

2008 de Göbeklitepe’den günümüze 12 Bin yıllık tarih kapsamında Anadolu Aleviliğini YOL TV de “Yolun Ezeli “adlı belgesel programla sunmamız üzerine Siyasi İktidar HBVAKV ,Cem Vakfı vb. Alevi STK’larını bilindik oyalamacı “Alevi Açılımları”na davet ederek gündemi değiştirmiş, programın izlenmesini engellemişti. Süreç içinde Pir Sultan Dernekleri Türk-Kürt ve Alevi İslamcı vekil rampasına dönüşmüş, Alevi Dernekleri tabelalarından BEKTAŞİ adını çıkarmış, örgütler CHP ile HDP’nin arka bahçesi haline getirilmişlerdir.Hünkar Dergahı’nın Anadolu Uygarlıkları sürecinde Tanrı Makamı olduğunu açıklamamız üzerine ,CHP’li iki Belediye Ankara Yenimahalle ve Oran‘da Serçeşme adıyla iki adet Cem Evi İnşa etmiş,  Yenimahalle’dekini Nakşibendi yolaklı Veliyettin Ulusoy ve birlikte çalıştığı ekibe tahsis etmiş,  Kalender Çelebi  soyundan gelen Saruma Baal’in (Varto’da Sıremani Beğdeşe Bal’i) torunları ile Alevilerin Serçeşme Dergahı talep etmesinin önüne set çekmişlerdir.

25 yıllık süreçte toplumla buluşturulan bilimsel çalışmalarımızla ortaya koyduğumuz gibi, bu çalışmada da Alevi-Bektaşi Halk Kimliğinin Anadolu Uygarlıklarına dayalı  tarihi ve kültürel  belleği bir kez daha ortaya konulmuştur. Yolda Birlik temelli örgütlenme arayışı içindeki Alevi-Bektaşi çevrelerin önündeki en büyük engel, resmi  ideolojiyle formatlanmış Alevi İslamcı-Türkçü-Kürtçü Dernek, Vakıf ve Enstitü gibi yapılaşmadır.Bu yapılaşma, Alevi-Bektaşi Halk Kimliğini Türk ve Kürt İslama, Alevi-Bektaşiliği ise Arap İslamına mahkum etmektedir. Mevcut yapı ve işlevleriyle Alevi STK’ları Ülke halkı ile Alevi-Bektaşi Halkın Demokrasi, İnsan Hakları ve çağdaş uygarlık  taleplerini hayata geçirebilecek yapı ve iradeye sahip değildir.Düzen partilerinin arka bahçesi haline gelmiş bu yapılar kuruluş amaçlarıyla dumura uğramış ,toplumsal taleplerdeki işlevlerini yitirmiş, inşa edilen Cem Evlerinin tamamı  Alevi İslama hizmet eden siyasi bir yapılaşmaya sahne olmuştur.

Ülkenin gündeminde ekonomik,kültürel ve siyasi sorunların had safhada olduğu, Küresel güçlerin Suriye , Irak, Akdeniz ve Karadeniz’deki siyasi ve askeri manevralarıyla Anadolu’nun kuşatılarak gerektiğinde işgali gibi küresel ölçekte tasarım ve uygulamalar yer almışken,Alevi-Bektaşilerin Siyasal İslamcı Türk, Kürt ve Alevi İslam yapılaşmasıyla oyalanmaları ve bu politikaya hayat vermeleri ülkeye, halkına,tarihe ve bilime ihanetle eş değer bir yaklaşımdır. Küresel güçlerin böl, parçala yönet politikasıyla sahnelenen ırkçı-bölücü ve gerici yapılaşma yerine bu süreçte aranması gereken halk örgütlülüğü Anadolu Mezopotamya kadim halklarının Anadolu Uygarlıklarının kültürel ve tarihi ekini üzerinde ırklar üstü temelde birleştirilmesine yönelen sivil ve siyasi örgütlenme olmalıdır. Bunun temel harcı ise Anadolu-Mezopotamya Uygarlıklarını yaratan Anadolu-Alevi Bektaşi halk kültürüdür.Yolda Birlik kadimden ortak ana vatan üzerinde ırklar üstü temelde halkın birliği, üretimde, tüketimde, insan haklarında ve yaşamda birliktir.Yolun birliği Anadolu’da binlerce yıldır bilim,eğitim, kültür ve tarih kurumu gibi çalışan Hünkar Dergahı ve yurt genelinde bağlı Ocaklarla sağlanıyordu. Dergaha bağlı dört büyük Ocak, Sümer, Hatti, Hurri, Luwi bölgelerini temsil ediyordu.Dergahın kapatılmasının ardından Alevi-Bektaşi halkın baş bağı çözülmüş, Hakk Devleti dağılmış, halkımız küresel taşeronların,yabancı kültürlerin ve ırkçı yapılaşmanın kucağına itilmiştir. Yolda ve toplumsal yapılaşmada birliğin çatısı Alevi-Bektaşiliğin “VARLIĞIN BİRLİĞİ”ilkesiyle var olan Hünkar Dergahı’dır.Bu birlik istenci, çağlar öncesinden verilen “BİR,İRİ VE DİRİ OL” ve “ELİNE BELİNE VE DİLİNE SAHİP OL“ mesajlarıyla ortaya konulmuştur. EL, tanrı ile yurt, BEL, nesil ve ekonomi, DİL ise, Kültür ve Uygarlıktır. Ülke halkının bir bütün olarak bu temelde sahiplilik ve örgütlenme bilincine sahip olması gerekiyor.

Yolda Birlik için öncelikle Göbeklitepe’den günümüze Dünya kültür ve inançlar tarihi, Semavi  dinler,Alevi-Bektaşi Kültür ve Uygarlık tarihinin bir bütün olarak yazılı ve görsel verilerle halka sunulması,bu kapsamda, evrene ve doğaya uymayan girdilerin ayıklanarak ortak akla hitap edecek bir “Kültür Piramidinin” oluşturulup toplumsal belleğe oturtulması gerekir. Aksi durumda ,Alevi İslamı savunanlar ile köklerini Anadolu Uygarlıklarından alan Anadolulu Alevi -Bektaşilerin karşı karşıya gelmeleri ve zaman içinde kopuş yaşamaları kaçınılmazdır. Ancak hemen belirmeliyim ki; soy sürekli Post ve Ocak sahiplerinin Alevi İslamcı savlarla çağın insanına rehber olması mümkün değildir. Bu çağda eğitimli gençliğin Dergaha-Cem Evine gelip bir başkasının ölü atasından şefaat dilemesi,el etek öpmesi beklenemez. Ortak yol ,ortak akıldan ve bilimden geçmektedir.Hünkar Dergahı, Anadolu Alevi-Bektaşi Halkına Dini ve ırkçı yapılaşmayı  değil “BİLİMDEN GİDİLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR”diyerek bilimsel temelde yapılaşma ve örgütlenmeyi önermiştir.

ÖNERİ:

Alevi Bektaşi Halkın Sümer ve Hititlerden günümüze ulaşan örgütlenme modeli, çağın ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde güne uyarlanabilecek niteliktedir. Sorunun çözümü için yeni bir şey icat etmeye gerek yoktur.Halkımızın “Yol Bir Sürek Bin bir” deyimi Hızır’ın adı ve yolunu kavratıyor.Bu deyim, bin bir yol ve örgüt anlamına gelmiyor.Bu nedenle Anadolu halkının  ırklar üstü temelde  Anadolu uygarlık tarihi ve Hakk ile Hakk Süreğiyle “Hızır HAK Dergahı“nda birleşmesi gerekiyor. Önerilerimizi ana başlıklarıyla maddelere dökersek ;

  • Osmanlı’nın  geçmişte Nakşibendilere yönettirdiği “Hünkar Dergahı” geri istenmeli, bu talep gerçekleşinceye kadar özel girişimle farklı bir zemin ve mekanda ,Bilgeler (Araştırma-Eğitim-Bilim), Ahiyan (Kültür,Sanat-Ekonomi), Bacıyan ( Kadın Ana-Gençlik Teşkilatı) ,Gaziyan (Koruma Teşkilatı), Abdalan (Yol-Erkan) Teşkilatını da içeren “ANADOLU HIZIR DERGAHI ve KIRKLAR MECLİSİ “ yeniden oluşturulmalıdır.
  • Dergahta Anadolu Alevi –Bektaşi Halkın Kültür ve Uygarlık Tarihi ile kadim inançları bilim adamlarımızca yazılmalı, laik eğitim sisteminde gençliğe ders olarak verilmesi talep edilmeli, gerektiğinde bu hizmet Dergah aracılığıyla bizzat verilmelidir.
  • Dergahtan eğitim alacak görevliler eşliğinde yurt genelinde bölge bazlı “12 ADET ANADOLU KÜLTÜR ,BİLİM VE EĞİTİM OCAĞI” ve bağlı olarak İl-ilçe ,köy ve mahalle bazlı yerleşmelerde  yeteri kadar “Ocak Görevlisi” yetkilendirilerek kültür yaşamı sürdürülmelidir.
  • Alevi-Bektaşilere ait dağ, su ve orman kültleri tespit edilerek koruma altına alınmalı,ülke genelinde kültürel ve doğal mirasımıza, kırsal-kenstel, arkeolojik sitlere, tarihi anıtlara, halkımızın yaşam kaynağı olan tarım arazilerine, flora ve fauna türleri ve yaşam alanlarına sahip çıkacak çalışma programı, talep ve etkinlikler düzenlenmelidir.
  • Dergah bünyesinde “Anadolu Bilim, Kültür,Tarih ve Doğa Enstitüsü” ve bağlı olarak Araştırma, Dokümantasyon Yayın ve her düzeyde Eğitim Birimleri oluşturulmalıdır.
  • Toplumda etnik ve inanç farklılıkları geri plana itilmeli ,ülke ve halkın birlik ve bütünlüğü savunulmalı, halkın demokrasi,barış ve özgürlük talepleri öne çıkarılmalı, devlet halka egemen olmaktan çıkarılıp tüm yurttaşlara Hakça hizmet eden bir yapıya kavuşturulmalı, sadece İslama hizmet eden Diyanet kapatılmalıdır.
  • Halktan her kesimin inançlarını kendi içlerinde yaşaması, inançların kamusal alandan çekilmesi ve kamu kaynaklarıyla finanse edilmemesi gerektiği savunulmalıdır.