Neolitik Dönemden Günümüze Alevi Bektaşi Halk Kültürü ve İnançları
Kemal SOYER-Y.Mimar
Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Eski Genel Müdürü (Noter Onaylı ,telif hakkı tarafıma aittir.İzinsiz kullanılamaz)
Alevilik tanrı, insan, doğa ve evreni “Varlığın Birliği” temelinde ilahi bir bütün olarak gören, toplumsal yaşamı insan haklarında eşitlik ve kültürel çeşitlilik içinde birlik ilkesiyle yapılandırıp yaşayan, kadim Anadolu-Mezopotamya otokton halklarının geliştirdiği ırklar üstü nitelikli evrensel bir kültür ve uygarlık birikimidir.Alevi-Bektaşi halk kimliği ile inancı sonradan doğma fetihçi-işgalci dinler ile ırkçılığı egemen kılmaya çalışan kesimlerce iddia edildiği gibi İ.S.7.YY.da ortaya çıkan İslam Dini’nin tasavvufi bir alt yorumu olmayıp, toplumsal ölçekte etno-kültürel kimliğini Sümer Hatti, Hitit, Hurri, Guti-Lulubi Turukku ve Binali (Urartu) gibi Anadolu-Mezopotamya otokton halklarından,Ezel Ali ile Hızır temelli inançlarını ise bu halkların Kal-u Beli’den beri binbir ad ve lakapla andığı Gök ve Fırtına Tanrıları Eli-Enlil, Hadat, Baal-Iskur, Baal Hızır, Hüda Ali, Taru Ali, Tarhu ve Teşup ile Su Toprak ve Bilgelik Tanrısı Enki `den almaktadır. Alevilerin ” Allah Ali” diye hitap ettikleri “Ali” Arabistanlı Ebu Talibi’in oğlu Ali değil,Sümer ve Hititlerin Gök Tanrısı olan Ezel Ali’dir.
Günümüz Anadolusunun Alevi-Bektaşi, Türkmen,Tahtacı, Yörük,Ezidi, Kırmanc ve Kurmanc gibi adlarla anılan kadim halkı Gök -Fırtına Tanrısı’nın:
Hadat veya Hatti-Lulu adından dolayı Hatti-Hitit,Xıda veya Xıdıj-Lolij (Hattus,Hatti Lulum) adıyla,
El,Eli,Ali,Enlil-Ellil ve ilk insan Lulu -Dumulu temelli Zaza,Lulu Bi. Lalupi’ya ,Luluvi,Luvi , Elavi veya Alevi adıyla,
Hatti-Hurri Fırtına Tanrısı Teşup veya Teşu Baba adından dolayı Bektaşi ve Babai adıyla,
Hurrilerin Hurri Mukis adıyla Hormek-Xormekij,
Tanrının El Shadi adıyla Sadij,
A.ABBA Tılla adıyla Avdelıj,
Tanrı Siuni ve Mul-lu adıyla Sinemili,
Taru-Hazzi temelli Durhasan adıyla Tahtacı,
İran`daki kadim KUR MANNA veya Armanu ülke adıyla Kurmanc, Kirmansah temelli Kirmanc ,
Zagrosların Kardaka adıyla Karda Lulu , Tanrı Taruku /Tarhu adıyla Turukku Lulu ve Türkmen,
Hatti GüneşTanrısı Estan kökenli Ezidi
Zagroslardaki kadim Turukku ve MANNA ülkeleri, Anadolu’da Fırtına Tanrısı Taru, Toros Dağları ve kült merkezi Komana temelli Tarukoman veya Türkmen, yakın dönemdeyse Türk adıyla anılmaktadır.Cumhuriyetin kuruluşuyla Türk adı “Eti Türkleri” sözü gibi Anadolu Fırtına Tanrısı “Tarhu”nun adıyla eşitlenmiştir.
Enuma Eliş gibi kadim yaratılış destanlarında tanrıların yarattığı ilk insan Lulu ,Sümerce insan LU-LU ,insanlık DUMU. LU .ULU .LU sümerogramıyla tanımlandığından Anadolu’nun kadim halkının Zazaca veya Lolki konuşan bölümü Dımıli ,Lulu ve Zaza adıyla anılmaktadır.Dolayısıyla Alevi , Bektaşi Zaza Halkı Sümer Lulubi, Guti,Hatti-Lulu-Hitit,Luvi,Hurri ve Turukku gibi Anadolu’nun bilinebilen kadim halklarının devamı olup, Sümer yazıtlarında da yer aldığı gibi, ana ve ata yurdumuzun kadimden bilinen en eski adı Tanrı Ülkesi anlamındaki KUR URU HATTİ veya MAT HATTİM, Dicle-Fırat arası toprakların Sümer Dönemi adı da KI.EN.GİR’dir. Gerçek böyle olduğu halde emperyalistlerin, yerli işbirlikçileri ve taşeronlarının Alevileri Anadoludaki kadim köklerinden kopararak mezhep olarak tanımlamaya çalışmalarının temel amacı,Alevi halkların Anadolu’da semavi dinler öncesinde varlığı bilinen etno-kültürel kimlikleri ile evrensel ölçekteki inançlarının inkarına, atalarına ait binlerce yıllık kültürel mirasa ve bu mirasın yer aldığı topraklara sahiplenme istemleri ile kültürel haklar konusunda olası taleplerinin engellenmesine, bu temelde Aleviler-Zazalar ve Kürtler gibi Anadolu-Mezopotamya otokton halkları üzerinde kurulan uluslararası nitelik kazanmış yönetim anlayışının güvenli bir ortamda sürdürülmesi ve Avrupa’nın Türkleri Orta Asya’ya sürme arzusuna dayanmaktadır.Söz konusu çevrelerin siyaseten etnik temelde seslendirdikleri “Türkler Araplar, Çerkezler ve Kürtler millet, Zazalar Kürt, Alevilerse Kürt Alevi-Türk Alevi ve islamik bir mezheptir” cinsinden söylemler ile geçmişten günümüze yaşanan Alevi katliamlarının gerekçesi de yukarıda kısaca değinilen tarihsel gerçekler üzerinden kurgulanan siyasi tasarımlara dayanmaktadır. Yakın dönemde yaşanan katliam ve soykırımlardan da bilindiği gibi emperyalizm dünya üzerindeki hiç bir toprakta köklerini evrene ve tarihin derinliklerine salan Alevilik ve Ezidilik gibi kadim çınar ağaçlarının yaşamasını istemez. Onları kökünden söküp yerine meyve vermeyen çalılar diker. Anadolu halklarının kendi yurtlarıyla atalarına ait uygarlık mirasına sahiplenmelerini engellemek amacıyla yerli halkların tümü Türk-İslam,Kürt-İslam ve Alevi İslam adıyla paketlenmektedir. Bilimsel-Arkeolojik belgeler ve çivi yazılı kayıtlara göre Hatti-Hitit ,Hurri ve Sümer adıyla bilinen dünya uygarlığını yaratanların Dicle-Fırat merkezli Alevi halkların ataları olduğu gerçeği bir bütün olarak açığa çıkmıştır. Emperyalistlerin tasarımlarıyla söz konusu halkların Orta Asya’lı ilan edilmesiyle bu toprakların derinliklerinde yer alan uygarlıkların sahipliliği Yunanlar-Helenler aracılığıyla batı dünyasına verilmekte, tarihi uygarlıkları yaratan halk kimlikleri ve evreni inançlar ise sonradan kurgulanan sanal millet kimlikleri ve siyasal tarihe dayalı argümanlarla peçelenmektedir.
Gök Tanrısı’nın farklı nitelik ve işlevlerine konu adlarıyla anılan halklar, Anadolu ve yakın hinterlandında binlerce yılda yaşanan farklı siyasi-kültürel süreçler ile asimilasyonların etkileriyle bir takım etno-kültürel bünye değişikliklerine uğramış olsalar da, her koşulda birlikte yaşayabilme iradesini taşıyan Anadolu halkının kadim parçaları olup,tarih boyunca işgale girdikleri her durumda yurtlarını birlikte savunma iradesini göstermişlerdir.Bu temelde Alevi-Bektaşi kültürü her dönemde olduğu gibi günümüzde de Anadolu ve yakın çevre halklarını birleştiren temel bir harç işlevi görmüştür.Buna karşın Anadolu’dan Hindistan’a varan toprakları bir bütün olarak ele geçirmeyi amaç edinmiş emperyalist güçlerce uygulamaya konulan Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Anadolu ve çevresindeki kadim dünya halklarına yönelik etno-kültürel temelde ayrıştırma,bölme, asimilasyon ve gerektiğinde imha programları uygulanmaktadır.Bu nedenle Ortadoğu halklarının insan hakları mücadelesini ayrışmaya ve toplumun belli kesimlerinin diğerleri üzerinde hakimiyet kurmasına olanak veren etnik temellere değil,evrensel ölçütleri taşıyan insan haklarına,kadim ana diler, inanç ve kültürlerin birlikte yaşamasını sağlayacak evrensel temellere oturtarak, işgalci küresel güçlere karşı ortak bir savunma stratejisi ile askeri, ekonomik ve kültürel işbirliği zemini oluşturmaları gerekir. Emperyalistlerin böl-parçala yönet sloganıyla aralarına kalın fay hatlarına benzer etnik ve kültürel sınırlar çekerek biri birlerinden koparmaya çalıştıkları Anadolu, Azerbaycan, Iran, Irak ve Suriye halklarının Büyük Ortadoğu Projesiyle planlanan bölgesel işgal tehlikesine karşın ideolojik,siyasal, ekonomik ve kültürel temelde bütünleşme zemini Anadolu dışı bozguncu-yıkıcı,bölücü kültür ve inançlar değil,bizim yukarıda tanımladığımız Gök Tanrısı Ali’nin “Varlığın Birliğine” dayanan ilahi yolunu içeren kadim Anadolu-Mezopotamya kültür ve uygarlık birikimidir.Günümüzde en çok Anadolu Alevi-Bektaşi halkınca taşınan bu uygarlık birikimi Sümer-Hatti ve Hititler döneminde evrensel boyutlara ulaşmıştır.
Hititlerin çivi yazılı belgelerde yer alan “BİN TANRILI HALK” sanı, günümüz Aleviliğinin mihrabındaki Ezel Ali veya Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli için kullanılan “Binbir ismin vardır biri de Ali, Ali diye Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli” -“Binbir donda baş gösteren Ali El Mürteza” ve “Hızır Ali-Bin Ali” şeklinde yaşamaktadır. Hacıbektaş İlçesindeki Asitane, gerçekte Gök-Fırtına Tanrısı El -Enlil (Ali) ,Teşu Baba, Güneş Tanrısı Estan-Istanu, Su Toprak ve Bilgelik Tanrısı Enki ve Fırtına Tanrısı Hadat Baal İskur veya Şarruma Baal temelli kadim tanrılara konu olup,güncelde Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli ve Balım Sultan adlarıyla yaşayan bir kült merkezidir. Anadolu Alevi halkının “Hakk Muhammet Ali” adıyla andığı zat-ı şahane, belli bir dönemde insani donda doğup ölen Muhammet veya Ali adlarına konu tarihi şahsiyetleri değil, evrendeki varlık alemine bin bir donda zat ve sıfat olan Gök Tanrısı Ali’yi karşılamaktadır.
Ali’siz Alevilik olmaz diyenler, Esma-ül Hüsna’da da yer alan Ali adı gibi gerçekte Ezel ve Ahir olan Ali ile Alevi Halkın Anadolu’daki İslam öncesi kimlik ve inançlarını inkar eden, Anadolu-Mezopotamya uygarlıklarını karartan, yurdumuzu, kültürel ve doğal mirasımızı işgal edip Alevileri dağlarda yaşamaya mahküm eden zihniyetin elçileridir. Anadoluyu işgal eden dış güçler ile onların yerli işbirlikçilerinin temel amaçları,Anadolu Alevi kimliğini ırkçı ve şerri kimliklerin içinde eriterek Alevileri vatansız, devletsiz ve tarihsiz bir toplum haline getirmektir.
Güvenç Abdal’ın;
“Yoğ iken yerle gökler ezelden
Kudret kandilinde pünhan Ali’dir
Kün deyince bezm-i elestten evvel
Alemi var eden sultan Ali’dir” dizeleri ile,
Pir Sultan Abdal’ın“Ay Ali’dir,gün Muhammet“,Okunur seksen bin ayet“ tanımlamaları başkaca anlamlara çekilmeyecek içerikleriyle Alevi inancındaki Ali’nin Anadolu’nun Hatti ve Sümer Döneminin “Eli” adlı Gök Tanrısı olduğunun delilleridir. Türk-İslam döneminde Anadolu Aleviliğine yönelik başlatılan asimilasyon politikaları kapsamında Alevi-Bektaşi ocaklarına atanan Arap soylu ailelere has ata olarak özelleştirilip insani donda “Allah’ın Arslanı”sıfatıyla öne çıkarılan“Arap Ali”ile “Hacı Bektaş” adıyla sırlanmış“Seyit Muhammet” motiflerine karşın, Aleviler Anadolu’nun “Ezel Ali”sini Sümer, Hatti, Hitit gibi kadim dönemlerden beri bilinen adları,sıfat, lakap ve işlevleriyle anmaya devam ederek asimile edilmesini engellemişlerdir.
Dünyadaki her kadim halk gibi Alevi-Bektaşilerin de semavi addedilen dinler öncesi kadim dünyanın evrensel ölçekteki kültür ve inançlarından kaynaklanan kendilerine has binlerce yıllık inançları ve bunları uyguladıkları kült mekanları vardır.Sümer-Lulubi, Hatti-Hitit, Luvi, Pala, Elam, Hurri-Mitanni ve Urartu gibi yerli Anadolu uygarlıklarını oluşturan halkların inançlarında yer alan Gök Tanrısı Ali, evrendeki bin bir donlu varlık aleminin aynı asıldan varoluşuyla yaşam hakkını müsahip kardeş veya yektaş bir can olarak sergileyip kavratan Ayin-i Sema törenleri, evrenin senkretik dönüşü ile varlık aleminin devriyeli döngüsünü sembolize eden semah ritüelleri ile varlığı oluşturup yaşatan ateş, hava, su ,toprak gibi varoluşsal doğa kültlerine konu ritüeller Anadolu Alevi-Bektaşi kültürü ve inançlarının temel örgüleri içinde yer alarak günümüze ulaşmıştır.
Alevi ve Bektaşiliğe göre gök kubbe kozmik ve dünyevi varlık aleminin bütünleşip cem olduğu evrensel mekandır.Alevilikte yaşanan Kırklar Cemi veya Birlik Cemleri,kozmik-dünyevi varlık alemiyle bir bütün olarak tanrı ile varlık aleminin birliğini sembolize etmektedir.Gök veya gök kubbe Sümerce; AN, SAMU, ALUM ,Hititçe nepis adlarıyla anılmış,bu terimler zamanla Ayin-i Sema, Cem Evi,Sema Evi,Pir-i Sema, alem ve nefes olarak güncelleşmiştir.Eski Anadolu yerleşmelerinde Hititce E.Karimni,Siuni Pir veya Siunas Parna denilen tapınaklar,E.KUR denilen dağ tapınakları, ırmaklar ve temiz su kaynaklarındaki Serçeşme tanrı heykelleri ile rölyefleri, dağların başına dikilen huwaşi ve baitlos denilen kült kayaları ile heykel ve dikitler etrafında ayrıca koruluklarda E.Tarnu denilen kült yapılarında ibadet ettikleri,tanrılarına kurban sundukları, günümüzdeki gibi nevruz,ekin, hasat ve bağ bozumu gibi bayramları kutladıkları bilinmektedir.
Sümerce KUR dağ ve ülke ,AN gök, E’.KUR.RA ve AN gök tanrısının evi ,evreni ekran ve okunması gereken Hak kitaptır.Tanrı kelamı veya evreni yazgılar evrenle birlikte var olmuştur.Bu ezeli ve ebedi kitap insan eliyle yazılan kitaplara sığamaz. Çöl kavimleri Ezeli olan Hakk Dini yerine eski uygarlıklardan aldıkları varoluş motifleri ve temel ahlaki kuralların yanı sıra Dicle-Fırat’ın bereketlendirdiği Kİ-ENGURRA ve Kİ-ANAT-I Eli temelli Cennet ve Hünkar Tanrı’nın Yurdu da denilen Hatti-Hurri Ülkesi kapsamındaki Anadolu-Mezopotamya’nın İşgalini amaçlayan siyasal kurgularla hareket etmişlerdir. Nitekim her üç dinin ortaya çıkışıyla Anadolu işgal edilmiştir.Sümerce KUR-AN,Alevilikte Kuran-ı Natık denilen evren ve dünyevi varlık alemi okunacak en büyük kitaptır ve bu kutsal alem ancak bilimle okunup kavranabilir.Hacı Bektaş-ı Veli “Okunacak en büyük kitap insandır”ve“Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır “derken göklere ve dünyevi varlık alemine yazılı olup değiştirilmesi mümkün olmayan Hak kitabın bilimle kavranacağını ,bu kitabı kavrayabilen insanların aydınlanarak Hak ile Hak olacaklarını, yani ilahi özleriyle buluşup İnsan-ı Kamil olacaklarını öğütlemiştir.
Kadim -ilahi kavramlar arasındaki E.KURRA-E.ANNA’nın güncel formu evreni Hak kitap olarak algılanması gereken Kur’An adıyla,
Hititçe tanrı evini belirten E’.Karimni adı, Kur’an-ı Kerim ve “ayet-i kerime” kavramında yer alan Kerim ve Kerime adı gibi “Kerim Allah’ın Evi”,
Tanrı anlamındaki siuni ile gök ev anlamındaki parna ‘dan oluşan Siuni Pir adı, Pir Evi veya Pir-i Sani’nin Evi (Pir-i Sani-Hacı Bektaş ile Balım Sultan’ ın lakabı),
Huwaşi kelimesi zazaca-Lolca pirin ve Hızır’in makamı anlamında heuş,Heuş-e Pir-i Heuşe Xızır-i ,
Baitlos kelimesi Beytel (Bitu Eli-Ali Evi),Beytullah (Beyt-i Allah) , yeşeren ağaç dalı ve gençlik anlamındaki” Tarnu” kelimesi de Zazaca “terno” biçimiyle güncel olarak yaşamaktadır.
Hitit,Sümer,Urartu ve Hurrice ku, KUR, Ku Baba, paban ve papanhi terimleriyle belirtilen dağ, dağlık alan veya Dağ Baba adına konu dağ kültü Alevi-Bektaşi halkın birer Zigurat olarak kutsadığı, tanrıya kurbanlar sunduğu ve topluca semah döndüğü Balıkesir Kaz Dağı ,Hatay Kal Hazzi Baba(Cebel Akra),Varto Hazzi Baba ,Hazır Baba, Koli Baba, Goşkar Baba,Tunceli Düzgün Baba, Bağır Baba ve Fethiye Babadağ gibi Anadoludaki binlerce dağla yaşamaktadır.
Hititler döneminde Alevi Ayin-i Cemi’ndeki dede,baba,pir, rehber, zakir, değnekçi, saki (Lu SAGİA), kurbancı, temizlikçi, sofracı gibi tören hizmetlerini karşılayan görevlilerin yer aldığı bilinmektedir. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenen İ.Ö.7-9.YY‘la ait Kargamış kent kapısı kabartmaları arasında sağ yanda püsküllü bağlama,sol yanda nefir ve davul çalan müzisyenlerin yanında aslanlı taht üzerinde elinde ayna tutan Tanrıça Kubaba’nın ardından ellerinde lokma olarak içinde sıvı kurban maddelerinin bulunduğu kaseler ve buğday başaklarıyla yürüyen kadın semazenler,onların ardından omuzlarında ceylan ve oğlak taşıyan kurbancılar, sağ yan duvarda püsküllü bağlama, zil ve çalpara çalan müzisyenler ile onların ardından kraliyet ailesi, prensler, saray erkanı ve askerler yürümektedir. Benzer sahnelerin bulunduğu Alacahöyük kent kapısındaki kral ve diğer din adamları Aleviliğin kartal semahına katılan eren ve köçekleri gibi kartal donundadır. Günümüz Ayin-i Cemine benzer görüntüleri içeren bir başka güzel örnek ise İ.Ö.1250-1275 yıllarına tarihlendirilen Hattuşa Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı’dır.
Suriyeli Zakir ve Kargamış rölyeflerinde semazenler
Bilim adamlarınca “Tanrılar Alayı” veya ”Tanrıların Evlilik Töreni ” olarak tanımlanan Hattuşa Yazılıkaya rölyeflerinde Tanrı Teşup iki dağ tanrısının omuzlarında evreni yürütmektedir. Karşısındaki Tanrıça Hepatu dağlara basan bir panter üzerinde, ardından gelen oğlu Sarumma Baal aslan sırtında, gelinin nedimeleri çift başlı kartal sırtında, ardından gelen kadın semazenler ise üç etekli güvercin donunda semah dönerek yürümektedirler.Alevilikte cansız duvar veya teke kaya yürüten Bektaşi Baba lakaplı Teşu Ba.’nın ardından Hatti’nin duvar yürüten Fırtına Tanrısı, on iki tanrı ve diğer er tanrılar (erenler) yürümektedir.Bu tanrılar arasında dünya üzerinde duran boğa başlı adamların taşıdığı gökleri sembolize eden hilal ayla evrenin yürüyüşü temsil edilmiştir.Gök Tanrısı’nın dağlar, tanrıça ve oğlunun aslan veya panter üzerinde yürüyüşleri Hatti-Hititlerin torunları olan Xıda-Lola ve Hormek gibi kadim Aşiretlerce Hacı Bektaş-ı Veli’nın cansız duvar, Karacaahmet’in de aslan yürütme motifleriyle yaşatılmış, ancak, Alevi İslamcı ocaklarca değişik formlarda asimile edilmiştir.
Çorum-Hattuşa Yazılıkaya .İ.Ö.1250-1275 Arası
Karacaahmet ve Hacı Bektaş-ı Veli Osmanlı Dönemi Halk Resmi
Hatti veya Hititler günümüz Alevileri gibi ulu dağları, doğal su kaynaklarını ve ağaçları kutsal saymışlar, özellikle göl, ırmak ve pınar gibi su kaynaklarını yüzlerce örneği yaşayan huwaşi taşları ve tanrı kabartmalarıyla süslemişlerdir. Hititlerdeki su kültüne konu yaşayan en iyi örneklerden biri Konya Beyşehir Sadık Hacı Eflatunpınar Kült Havuzu’dur. Beş dağ tanrısı üzerinde yükselen kanatlı güneş kursu altındaki anıtta; tanrı ve tanrıça ile aslan- boğa başlı tennure giysili taşıyıcılardan oluşan toplam on iki motif ile yan sahnede kaynak tanrıçaları yer almıştır.Anıt bir bütün olarak varlık alemini taşıyan Ayine-i Sema halindeki evreni ve Serçeşme tanrıyı sembolize etmektedir. Anıta yüklenen evrensel tema, Alevi-Bektaşi Ayin-i Cemi ve semahları ile sembolikte olsa Konya Mevlevi semahıyla yaşamaya devam etmektedir.
Eflatunpınar Havuzu –Hitit İmp. Dönemi İ.Ö.13 YY
Bu sitedeki yazılar telif hakları kapsamında korunmaktadır.Kaynak gösterilmeden kullanılamaz, alıntı yapılamaz.22.12.2012 BERLİN ( Sitede yaşanan sorun nedeniyle yazı özgün içeriğiyle 07.07.2015 de yeniden yayınlanmıştır)