“Alevi Aydınları ve Seyyitlerin” 05.07.2017 tarihli Hacıbektaş “Alevi Yol ve Erkan” bildirisi “

  

ALEVİ KAMUOYU VE STK’LARINA

Kemal SOYER/ Y.Mimar 

05.07.2017 tarihli  Hacıbektaş  “Alevi Yol ve Erkan” bildirisi “ üzerine   :

Bildirgede benden alıntı yapılan kimi doğrular yanında, Aleviliğin içeriğini boşaltan bir çok söylem ve ifade de var.

Bu bildirge, Türk,Kürt ve Alevi İslam Örgütlenmesinin Anadolu Aleviliğine yönelik temel tasarımlarını deşifre etmemiz sonucu Alevi-Bektaşiliğin  kökenleri açısından kadim kültür ve uygarlıklara yönelen genç nesilleri ve halkı belli siyasi yapı ve örgütlere kazandırma amacı taşıyan  tasarımlara konudur.

2015 ‘ten itibaren bir grup bilim adamı,araştırmacı, yazar ve kanaat insanının  katıldığı altı oturumluk Alevi Çalıştay’ı sonuç bildirgesinde ilk üç oturumuna katılarak Alevi-Bektaşiliğin tarihi ve evreni temelleri ,Alevi-Bektaşilerin  halk kimliği, ana vatanı ve kültürel mirasına  yönelik önceden yayımlanmış tespit  ve görüşlerime yer verilmesine rağmen  bildirgenin altında alıntılara yönelik kaynak kişi olarak  adıma yer verilmemiştir.

Bildirgenin Alevi-Bektaşiliğin kadim zamanlardan gelen ve Semavi dinler öncesi Anadolu-Mezopotamya Uygarlıklarından kaynaklı “varlığın birliğine” dayalı evrensel ölçekte bir kütür ve uygarlık birikimi olduğuna dair tespitleri ile Alevi-Bektaşi ulularının kadimden tanrısal kişilikler olduğuna dair  atıfları şahsıma ait olup, arkeolojik verilere dayalı  40 yıllık çalışmalarımın özeti  www. yolunezeli. com sitesinde yayınlanmıştır. 2016 da yapılan Çorum Çalıştayından sonra gerçekleşen Hititler Dönemi  Alacahöyük ve Hattuşa  gezisinde  Alevi-Bektaşi Halk Kültürü ve İnançlarını  Alevi İslama dayayan Alevi Dedeleri ile  araştırmacı yazar gibi 30’u aşkın  katılımcıya  tarafımca Hitit anıtları üzerinden Alevi-Bektaşi gerçeği anlatılmış ve çalıştaya konuyla ilgili arkeolojik-bilimsel belgeler sunmuş olmama rağmen 05.07 2017 tarihli Hacıbektaş sonuç bildirgesinde benden yapılan alıntılar konusunda kaynak kişi olarak adıma yer verilmemiş ve bu yolla bilimsel tespitlerim intihal edilmiştir.

Çalıştaylar Sürecinde yaşananlar:

Çalıştay çalışmalarına Abdal Musa-Akçaeniş Cem Evindeki ilk çalıştaya ev sahipliği yapan Serdar Tanal’ın daveti üzerine katıldım.Bekir Özgür, Hasan Klavuz, Ali Köylüce , Süleyman Zaman, Abbas Tan, Hatice Çevik, Aydın Dost,Tekin Özdil, Hüseyin Gazi Metin ve Mehmet Turan  ve Süleyman Deprem  gibi kişilerin de yer aldığı  İlk çalıştay aşağıdaki gündemle açılmıştı .

1-Alevi-Bektaşi  Kimliğinin bilimsel temelde irdelenerek tarihi kaynaklarına  oturtulması,

2- Alevi toplum yapılanmasında yaşanan ırkçı eğilimlere karşı Aleviliğin ırklar üstü niteliklerinin öne çıkarılması için çalışma yapılması,

3-Asimilasyon amacıyla Alevi ritüellerine sızan İslam kökenli  söylem ve ritüellerin ayıklanarak Erkannamelerin Alevi Yaşam Biçimine göre Güncellenmesi

4- Alevi ve Bektaşi Halkı tek çatı altında birleştirecek yeni bir örgütlenmenin alt yapısının oluşturulması.

Abdal Musa Akçaeniş  toplantısında Hasan Kılavuz her fırsatta Kızılbaş -Kürt olduğunu ve Alevi  kültürünü “Pirler,Dedeler ve Mürşitlerin  yarattığını” ve  Kızılbaş-Aleviliğin temelde Kürt kültürü  olduğunu” belirten açıklamalarda bulundu.Bunun üzerine Alevilerin Anadolu Mezopotamya topraklarının asli sahibi olarak büyük uygarlıkları  yaratan Sümer, Hatti,Hitit ve Hurri gibi kadim halkların torunları  olduklarını, Hasan Klavuz’un  temelde Kürt Milliyetçilerine ait siyasi amaçlı  tanımının kabul edilemeyeceğini belirterek Çalıştay gündeminde “Alevilerin Yurt    Sorunu” başlıklı bir maddenin yer alması gerektiğini belirttim.Tekin Özdil Kemal bey  “Alevistan mı  istiyorsunuz”? dedi,bunun üzerine “ Aleviler kimsenin mezhebi değil ,kadimden halktır,Anadolu-Mezopotamya toprakları Alevilerin asli vatanıdır , vatansız halk olmaz” yanıtını verdim ve bu madde eklenmezse toplantıdan ayrılacağımı belirttim. Bunun üzerine  konu gündeme alındı ,gerekli açıklamaları yapmama rağmen yüzeysel tartışmalarla geçiştirildi. Sonraki toplantılarda ısrarla gündeme getirdiğim bu öneri ile Alevi Kimliğine yönelik tarihi tespitlerim Kürt Siyasetini savunan Hasan Kılavuz, Hatice Çevik ,Haydar Selçuk ve Aysel Kılavuz ‘un yanı sıra  Hasan Harmancı  ve Süleyman Deprem  gibi kişilerin işbirliğiyle sürekli olarak arka  plana itildi.İlk toplantıda yoğun olarak Alevilerin Anadolu –Mezopotamya’da(Ki .Engurra-Hünkar Yurdu ) büyük uygarlıklar kuran Sümer, Hatti, Hitit ve Hurri Halklarının devamı olduğunu anlattım .Aleviliğin tarihi ve evreni temellerine işaret ederek Hızır Ali,Hacı Bektaş, Abdal Musa, Kadıncık Ana,Yunus, Kaygusuz Abdal ve Karacaoğlan’ın kimlik ve işlevleriyle  kadim zamanların  tanrısal kişiliklerini temsil ettiklerini belirttim.O süreçte Hüseyin Gazi METİN Dede ile Süleyman DEPREM adlı kişiler HDP’den aday adayı olacaklarını  beyan ederek Kürt hareketinde  yer aldıklarını açıklamışlardı.

2.nci  Çalıştay 3-5 Eylül Tarsus Çamalan’da yapıldı.Bu toplantıya bilgilerimin güvenliği ve telif haklarım  açısından  notere onaylatarak yolunezeli.com sitemde yayımlanan “Ali’nin Sırrı” başlıklı bildiriyi sundum.

3.cü çalıştay 4-6 Şubat Çorum’da yapıldı.Bu Çalıştayda ise burada tartışılan 05.07.2017 tarihli “Alevi Yol ve Erken Bildirgesi”nin çeşitli bölümlerini esas aldığı “Alevi ve Bektaşiliğin Evreni ve Tarihi Temelleri” başlıklı noter onaylı bildiriyi sundum.Toplantı sonunda çalıştay raporunu yazmakla görevli  komitenin  ısrarlı itirazlarına konu olan “www.yolunezeli.com“ da yayımladığım “Çorum Çalıştay Bildirisi” başlıklı yazıyı kaleme aldım. Bildirinin içeriğini  sonradan değiştirdikleri için sitemde yayınladım.Basına açıklanan Çalıştay Sonuç Bildirgesi okunduğunda bildirgenin Semavi dinler öncesi vurgularının  tarafımdan yazılıp yayınlanan Çorum Çalıştay Bildirisi’ne dayandığı açıkça görülecektir.

Çalıştay sonucu yayınlanan “Alevi Yol ve Erkan Bildirgesi”nde alıntılarla ilgili kaynak kişi olarak adıma neden yer verilmediğinin temel gerekçesi ;

Alevilerin Anadolu-Mezopotamya topraklarının asli sahibi olan  kadim halk olduklarını,

Alevilerin Orta Asyalı -Jön Türk, Kürt ve Arap gibi etnik kimlikler altında tanımlanamayacağı,

Yakın dönemde siyaseten etkinleştirilen  Kürt ve Türk  terimlerinin Anadolu Fırtına Tanrısının adı ve tapınağından uyarlandığı gerçeğini  yıllar öncesinden açığa çıkartarak sırrı faş etmiş olmam, uyguladıkları tarih ve kültür politikalarıyla yerel halkları kendi ana vatanlarında işgalci duruma düşüren Jön Türk,Kürt ve Alevi İslamcı  çevrelerin   karanlık yüzünü  açığa  çıkartmış olmam, ayrıca Çalıştay sürecindeki  açıklamalarımı noterden onaylatarak belli kişi ve kesimlere  intihal etme şansı tanımamış olmamdır.Alevi-Bektaşi halkın Anadolu ve Kİ.ENGUR  denilen Sümer Yurdu’nun asli sahipleri olduğu ,Sümerce İlk insan adının LULU=  halk adının DUMU.U.LU LU ,”Türk” kavramının  Anadolu Fırtına Tanrısının “Taruko” adı,KURTİ kavramının Tanrı Dağı olduğu, Hatti ve Hititlerin günümüzde XIDIJ, Hurrilerin Hormek, Sümerlerin Dumulu ve Lulu adıyla yaşamaya devam ettiği gerçeğini açığa çıkarmam  üzerine, bölgede yaşayan  Alevi ve ZAZA halkı ırkçı-milliyetçi temelde Türk ve Kürt İslam asimilasyonuna tabi tutma amacı taşıyanlar , Kürtlerin Hurri,Türklerin Sümerli olduğu savlarına sarılmaya başlamışlardır.Abdullah Öcalan’nın “İslam Bayrağı altında toplanma çağrısı” ile  DAB adlı  Platformla ilişkili olan ekibin Kırmanc  kavramını Kurmanc/Kürt  zannedilmesinden  yararlanarak Alevileri Kızılbaş  Kürt ilan etme anlayışı  bu temelde irdelenmelidir.Dersimin Peri Suyu ile Munzur Çayı arasındaki toprakların ortaçağdaki adı olan “Kırmanciya Beleqe”  son Alevi devletlerinden olan Karaman Beyliği ile Anadolu Fırtına Tanrısı Baal’in adından kaynaklıdır. (Qereman/ciye Baalqa.) Böylece İ.Ö.12 YY’da Avrupa’dan gelerek Anadolu-İran halklarına karışan Bacnavi ve Boht kökenli Kurmançlar ile Kırmac halklar biri birilerine karıştırılmaktadır. Önceleri kısmen Şii olan Kurmaçların Yavuz döneminden itibaren Şafii kimlikle Alevilere-Ezidilere karşı mücadele ettikleri bilinmektedir. Alevilerle bütünleşmesi beklenen Kurmançlar günümüzdeki  Siyasal İslamcı kimlik ve politikalarla ne demokrasi, ne barış ne de uygar bir toplum yapılaşması geliştiremezler. Anadolu’nun kadim halklarıyla birlikte hareket etmek istemeleri durumunda yapmaları gereken şey; Anadolu-Kİ ENGUR Uygarlıkları  temelinde  yerelleşmek, bu uygarlıkları yaratan kadimden  yerli halklarla birlikte   Anadolu Uygarlıklarına dayalı bir  Kültür Devrimi eşliğinde bütünleşmektir.Zira Anadolu-Mezopotamya halklarını bölen yegane olgular ırkçılık ve   siyasallaşmış dini yapılaşmadır.

Değerli Canlar:

Bildirgenin yayımlandığı gün Abbas Tan telefonla aranmış,metindeki bir kısım alıntılarla Alevilik tanımlarının tarafıma ait olduğu, bu nedenle sonuç bildirgesinde kaynak kişi olarak adıma yer verilmesi gerektiği  ,aksi takdirde  basın açıklaması yapılacağı bildirilmiştir. Abbas Tan konuyu komiteye ileteceğini belirtmiştir.06.07.2017 de Bildirgenin kaynak belirtmeden alıntı yaptığı tarafıma ait noter onaylı yazıların  başlıkları ve sitenin adı  Abbas Tan’a  mesajla gönderilmiş, kendisi bana”  komiteyle görüştüm.Ancak arkadaşlar biz gerekli açıklamaları yaptık,gerisi kişilerin kendi bileceği iştir” cevabını  verdiklerini yazılı mesajla iletmiştir. Bunun üzerine başta Hasan Kılavuz olmak üzere komite üyelerinin Alevi kamuoyunda sansasyonel bir çıkış yaparak, Türk ve Kürt İslamcı partilerde siyasi ikbal peşinde oldukları kanısı uyanmıştır.

Bu sürece nasıl gelindi:

2009 Aralık ‘ta Berlin Cemevi’nde sunduğum “Alevilerin 12 Bin Yıllık Tarihi” başlıklı  belgesel konferansın ardından  Hasan Klavuz ,Hasan Harmancı ve Dr.Yüksel Özdemir’in şahsıma yönelik  hasmane tutumları

Alevi camiasında  ses getiren Aralık-2009 Berlin Konferansı öncesinde AABF  Dedeler Kurulu Eski  Başkanı olan Hasan Kılavuz  30’u aşkın Alevi Dedesinin  çağrısıyla  Hamburg’dan Berlin’e getirilerek tezimi çürütmesi amacıyla görevlendirilmiş, ekranda  izlediği belgesel programda Aleviliğin 12 Bin yıllık tarihine  ilişkin arkeolojik belgelere ilk kez tanık olmuştu. Program bittiğinde tezimi eleştirememiş, İmam Cafer’in sunni oluşuna filan değinerek görevini savuşturmuştu.Soru cevap bölümünde önlerde oturan pala bıyıklı  bir dede şahsıma hakaret etmeye yeltenmiş, kendisini ayağa kaldırarak “Muhammet ve Ali   soylumusunuz ? Sorusuna “evet eyvallah” cevabını vermişti. Devamında “dedeleriniz Muhammet ve Ali     İslamı , Mushafı  ve  5 şartı  getirdi. Neden atalarınıza  uyup da Camiye gitmiyorsunuz, Cem Evi’nde ve Semahta ne işiniz  var”? dediğimde salon alkıştan inlemiş.Gençler dedeleri yuhalamış ve salonu terk etmek zorunda kalmışlardı.Bu konferansta Alevi-Bektaşiliğin evrene ve kadim tarihe dayalı  uygarlık  delili yakılmış, gençler Türk,Kürt ve Alevi İslam kimliklerini  sorgulamaya başlamış, Yüksel Özdemir yönetimindeki Cem Evi’nin Türk, Kürt ve Alevi İslam tabanlı karmaşık politikası çökmüştü.

2002 yılında Almanya Ankara Büyükelçiliği’nin GEOTHE ENSTİTİSÜ aracılığıyla hazırladığı  gezi kapsamında  Hamburg’da ziyaret ettiğim Alevi Derneğinin Başkanı olan Hasan Kılavuz’a  Aleviliğin aslını sorduğumda özetle :  “Derneğimiz 12 yıllıktır . Hamburg’da Dinler Enstitüsü kurulacak.Alevi deyimi ilk kez Safevilerde kullanıldı.Alevilikte Budist,İslami ve Yahudi etkiler var,bu nedenle senkretiktir.” demeye getirmişti.Beni görüştürdüğü Araştırma Görevlisi Dr. Martin ise “Alevi Örgütlenmesi, Alevilerin Biyografisi ve gelecek süreç, Alevilerarası ve Alevilerin Uluslararası İlişkileri  üzerinde Kılavuzla birlikte çalıştıklarını belirtmiş idi.(Görüşmenin El yazısı kayıtlarından)

26 Haziran 2004’de İbrahim Klavuz’un davetiyle Saalbau Bockenheim -28 60486 Frankfurt am Main adresindeki  Anadolu Evi’nde slaytlar eşliğinde konferans verdim. İbrahim Klavuz DAB adlı platformda yer alıyor.

Hasan Kılavuz’un Anadolu Alevi-Bektaşi Kültürünün Anadolu-Mezopotamya kaynaklarına yönelik herhangi bir araştırması ve yayını yok. Berlin’deki  Konferansımda  edindiği bilgiler temelinde “İslam dışıdır” söylemine başlamıştır.

Dr.Yüksel ÖZDEMİR:

2009 Berlin konferansının ardından Cem Evi’nde  yakılan uygarlık delilini söndürmek amacıyla  “Skandal” adlı kitapla Alevilerin Hititlerle ,Sümerlerle ,kadim uygarlıklarla ilişkisi yoktur diyen Hasan Harmancı ile Hamza Aksüt’ü finanse ederek Berlin’e götürdü. Moderatörlüğünü bizzat yaptığı toplantıda her iki konuşmacı aracılığıyla Alevi töresine aykırı olarak şahsımı  gıyaben  yargılatıp tezimi çürütmeye çalışmıştı.Toplantı CD’si elimdedir.

Kemal Soyer’in tezini çürütmeyi amaçlayan Hasan Harmancı ile  bu tarihten itibaren ortaklaşan  Dr.Yüksel Özdemir, Haydar Selçuk ve Veliyettin Ulusoy’dan el aldığı bilinen Mehmet Turan’la  birlikte AABF’nin finansmanıyla Almanya’da EN EL HAKK   toplantıları yaptılar. Finansmanı sağlayan Turgut ÖKER’in AABF ‘si  ise  Alman İslam Konferansının  üyesi olmuştu.

Mehmet TURAN  : Dertli Divani  ve Enver Cemal Şahinle birlikte Türk-Alevi İslamcı fikir ve uygulamalarıyla bilinen Veliyettin Ulusoy’dan El aldı. Tarsus Çamalan toplantısında Dertli Divani’yle  kendisine ; Alevilerin Hacı Bektaş Dergahını geri almalarını  engellemek amacıyla  CHP’nin Ankara’da Serçeşme adıyla iki Cem Evi  yaptırdığını, Yenimahalle Cem Evi’ni Veliyettin Ulusoy’a tahsis ettiğini ,bu merkezin görevli bazı kişilerce denetim altında tutulduğunu söylediğimde, önce şiddetle karşı çıktılar, sonra Emel SUNGUR adlı birinin orada bulunmaması gerektiğini Veliyettin Beye ilettiklerini ancak sonuç alamadıklarını belirttiler. Sonrasında Yenimahalle Serçeşme Cem Evinde  Kültür Bakanlığında emekli Daire Başkanı  Osman Yılmaz  ve Eski Milletvekili Kamil Ateşoğulları’nın da hazır bulunduğu  ortamda Veliyettin Ulusoy’la görüşerek kendisine hediye ettiğim Kültürlerin Belleği Anadolu Afişi  üzerinden Alevilerin Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarını yaratan Sümer ,Hitit ve Hurrilerin torunları,Hacı Bektaş-ı Veli  ile  Balım Sultan’nın da kadimin  Tanrı Kültünü temsil ettiklerini açıkladım. Veliyettin Bey iki saati aşkın görüşmenin sonunda  “Bu konuda elimden bir şey gelmez” demişti. Toplantı süresince Emel Sungur en az üç kez içeriye girmiş, Veliyettin Bey kendisini azarlayarak dışarıya çıkarmıştı.

Enver Cemal ŞAHİN: Veliyettin Ulusoy’dan el alanlar arasında bulunan  Cemal ŞAHİN   Sivas  Saraç Köyü’nde kadimden beri  yağmur törenlerine sahne olan  Şeme Baba adlı at nalı biçimli ziyareti  kare plana çevirerek halkın belleğinde diri olan Alevi  Erenine mezar yapan ekibin içinde yer almıştır. (yolunezeli.com. Sivas Saraç Köyü Şeme Baba Ziyareti)

Hasan Klavuz, Hasan Harmancı, Yüksel Özdemir  ve Mehmet TURAN’dan oluşan dörtlü ekibin tüm uyarılarıma  rağmen  Çalıştay Sonuç Bildirgesinde  kaynak kişi olarak adıma yer vermemeleri  bir tesadüf  eseri değil.Bu tutum  şahsıma karşı  derinlemesine  bir ortaklaşmanın  varlığını  hissettiriyor.Bu dörtlünün yanı sıra  HDP ‘li Hatice Çevik, Alevi İslamcı olarak bilinen Efe Engin  ve Abbas TAN  da intihal girişiminin diğer ortakları arasındadır.

Aşağıdaki Alevilik tanımları ile  açıklamalar  tarafıma ait yazılardan derlenmiş veya paralel ifadeler haline getirilmiştir.

Alevilik: Hak-Evren-İnsan birliğini, varlığın birliği temelinde bir bütün olarak gören, toplumsal yaşamı insan haklarında eşitlik ve etno-kültürel çeşitlilik içinde birlik temelinde düzenleyen; tarihini, kültürel ve inançsal varlığını insanlık tarihi ve kadim uygarlıklardan alan, (ekolojik sistemin sürdürülmesini öncelikli gören bir ekonomik ve felsefi düşüncesi)  ırklar üstü  nitelikli evrensel bir  kültür ve yaşama biçimidir.  

“Alevilik, evrenin varoluşsal yapısı ve işleyiş düzeniyle toplumsal bir yaşam biçimi olarak kavratan inanç, öğreti ve ritüeller bütünüdür”

“Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancı Anadolu ve Mezopotamya kaynaklı olup Balkanlardan, Hindistan’a, Ortadoğu’da ve Alevilerin göç-göçertme sonucu gittiği dünyanın her yerinde hala yaşamaktadır”

 Özgün metin için bakınız Kemal SOYER’ait www.yolunezeli .com da Çorum Alevi Çalıştayına sunulan   03.02.2106 tarihli Alevi-Bektaşiliğin Evreni ve Tarihi Temelleri konulu bildiri  ve 07.07.2015 tarihli Neolitik Dönemden  Günümüze Anadolu Alevi Halk Kültürü ve İnançları ve Hattili Aleviler Zeredest Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli  başlıklı yazılar) 

Bu bildirge ; Türk ve Kürt Milliyetçilerinin  Alevi ve Zazaları Kürt veya  Orta Asyalı Türk  ilan etme amaçlı asimilasyon  ve inkar  politikalarına  uygun  şekilde “ Alevilik yaşayan bir  inançtır” vurgusuyla Aleviliği kadimden  kültür ve uygarlık birikimi olmaktan çıkararak sadece inanç boyutuna indirgemiş , Alevi ve Zazaların Anadolu Mezopotamya topraklarının asli sahibi ve Sümer ,Hatti, Hitit ve Hurri Uygarlıklarının yaratıcıları olan kadim halk oldukları gerçeğini inkar etmiştir. Bildirgede yer alan “Alevilik Tek Bir Millete Ait Değildir “ başlığı Kızılbaş Kürt (Kürt Milleti)  anlayışına kapı aralamaya yöneliktir. Oysa ki Evrenin aynı asıldan birliğine dayalı Alevilik-Bektaşilik “Varlığın Birliği” temelinde ırkçılığı ret etmiş, ırk esasına dayalı millet kavramından uzak durmuş,halkların kardeşliği ve barışa dayalı birlikte yaşam kültürünü geliştirmiştir. Bacnavi- Boht  kökenli Kürtler Aleviliği -Ezidiliği yaratmamış, İslamla birlikte önce Şii,sonra Şafii yolağına girerek  Anadolu Alevileri  ile adlarını Hatti Güneş Tanrısı Estan’dan alan Ezidilere  yönelik yüzlerce saldırı ve katliamlarla anılagelmişlerdir. Bizim arzumuz Kürtler dahil, Anadolu-Kİ ENGUR  (Sümer) yurdunda yaşayan kadim halkların Anadolu’ya  yabancı kültür ve ideolojileri aşarak  kadimden uygarlıkçı bir temelde bütünleşmesidir.

Başlarını Hasan Kılavuz’un çektiği Bekir Özgür dışındaki DAB ‘lı ekip (Devrimci Aleviler Birliği) özetle “Alevilik İslam öncesidir ancak Kürt   Kültürü ve inancıdır” demeye getirmekte Alevi, Kızılbaş ve Bektaşi ayırımlarıyla Alevilerin bölünmesine-ötekileştirilmesine kapı aralamaktadır. Bununla birlikte kimi platformlarda kendisini “ÖZE DÖNÜŞ” adıyla lanse etse de, DAB’ın Kürt ,Türk, ve Alevi İslamcılara İslam öncesi uygarlıkçı özümüze dönelim gibi bir çağrısı bulunmamaktadır.Dolayısıyla din ve ırk siyaseti üzerinden asırlardır sürdürülen  çatışmalara ,insan ve doğa katliamlarına neden olan kirli siyasi zemine dokunulmamaktadır. Bu tutum Irklar üstü Aleviliğin “Varlığın Birliği” ilkesine aykırıdır. Bildirgenin Aleviliğin İslam Öncesi kadim bir kültür ve inanç olduğu vurguları dışındaki bölümleri Alevi Kültünü bir bütün olarak ortaya koymaktan uzak, eklektik, ırk ve din  siyaseti eksenli kurgusal bir içerik taşımaktadır.DAB adlı Platform geçen yıl yayınlanan DAB İLKELERİ  adlı açıklamada kullandığı ilkelerin de şahsımın çalışmalarından derlendiği biliniyor.

Alevi-Kızılbaş-Bektaşi İnancının temelinde; Cem, Semah, Bağlama, İkrar, Sorgu-Görgü, Musahiplik, Talip-Rehber (Rayber)-Pir-Mürşit ilişkisini belirleyen Erkân’lar vardır” cümlesindeki “Talip,Pir ve Mürşit “ vurgularıyla  Hünkarın emri olan “Bilim ve Aydınlanma” yerine Alevi Halka yeni süreçte de asimilasyonlarla geliştirilen Arap soylu Ocak siyaseti eşliğindeki  Alevi İslam yapılaşması önerilmektedir.

Bu bildirge, Alevi-Bektaşi Halkın Kadimden Tanrı Makamı olan Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’ yi ve Asitane denilen Makamını , yol uluları olan Abdal Musa’yı,Balım Sultanı, Kadıncık Ana’yı,Yunus’u ,Karacaoğlanı ,Pir Sultan Abdal’ı yaşatan kadim kültü dışlamış,bunlardan tek kelime etmemiş olmakla  Alevileri birleştirecek  olan “Varlığın Birliği” ilkesine  vurgu yapmamış, art bağlamda küresel güçler ile yerli işbirlikçilerinin  Türk,Kürt ve Alevi İslam eşliğinde yaygınlaştırılan bölünme siyasetine geçit veren kapıları açık tutmuştur.

SONUÇ : Temelde  kısmi intihal eylemi olmakla birlikte 24 yıldan beri açıkladığım Semavi dinler öncesi Alevi-Bektaşi  Kültürü ile  kadimden halk ve uygarlık gerçeğine konu tezimin ana omurgasını teşkil eden uygarlıkçı vurguları bildirgeyle kabul etme cesareti gösterdikleri için Çalıştay katılımcılarını , bildirgeye destek verdiklerini açıklayan yurt dışı ve yurt içindeki Alevi  STK’larının değerli yöneticilerini  kutluyor, bildirgenin tüm eksikleri, yanlışları  ve “İslam öncesidir ancak, Kürt İnancıdır “ gibi  siyasi algı yaratma amaçlı yönlerine rağmen Alevi- Bektaşi  Halkıyla birlikte  Anadolu Mezopotamya’nın diğer kadim  halklarına  atalarının oluşturduğu uygarlıkçı kimlikleri ve evreni inançlarına işaret ederek özlerine dönme kapısı açacağını umuyor, toplumsal ölçekte öze dönüşün gerçekleşmesi  sonucu, küresel güçlerin ablukası altındaki  ortak ana vatanımıza  ve yaşam kaynaklarımıza  birlikte sahiplenme  konusunda toplumsal ölçekte  tarih, kültür  ve  savunma bilinci oluşturmasını diliyorum.

Söz konusu bildirgeyle tezimi kısmen  intihal eden Hasan Klavuz,Hasan Harmancı, Hatice Çevik,Yüksel Özdemir,Mehmet Turan ,Efe Engin ve Abbas Tan’ın Alevi-Bektaşi  adabı, erkanı, yolu ve töresine aykırı davranışlarını Alevi toplumunun vicdani yargısına bırakıyorum.

Bu dileklerimle birlikte, Semavi ad edinen dinlerce Cennet olarak tanımlanan Anadolu-Mezopotamya topraklarının işgali amacıyla  Alevi ve Bektaşi halkı ile diğer yerli halklara  melanet  gömleği giydirerek kültür ve inançlarımızı asimile eden, halkımızı  ve kültürel  varlıklarını mezhep ve inanç boyutuna indirgeyerek tarihi kimliklerimizi inkar eden, halkımızı ana vatanında işgalci pozisyona düşüren , bu amaçla   kadimden ortak ana  vatanımızın  işgali ve uygarlıklarımızın karartılmasına,Aleviliğin ırklar üstü temelde savunduğu “Varlığın Birliği” ilkesini  inkar ederek toplumun bölünmesine ,bu yolla çıkarılan savaş ve yıkımlarla  insan ve doğa katliamına  hizmet eden, siyasi dogmalara dayalı doğuştan üstün ırk ve soy iddialarıyla kendilerini, Molla, Dede, Seyit, Seyda,Hacı ,Hoca ve Vekil-i Vükela  gibi kisveleriyle  tanımlayan kişi,ocak vb. dini çevrelerin  ortaya çıkan  tarihi gerçekler karşısında  özlerini dara çekerek öz eleştiri yoluyla  halka hesap vermeleri  gerektiğini de belirtmek istiyorum.

Anadolu Alevi Bektaşi ve Ezidi Halk Kültürü ve İnançları Anadolu Mezopotamya halklarını kadim ana vatan toprakları üzerinde bir araya getirecek, küresel emperyalizme karşı bir iri ve diri kılacak yegane tarihi ve kültürel varlıktır.

Alevi-Bektaşi ve Ezidiler  insana,doğaya, emeğe,insan haklarına  ve bilime dost, edebi, erkanı yolu  ve töreyi  bozan yol düşkünleri ile emek hırsızlarına ise yabandırlar.

“Yol Cümleden Uludur.Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu ve Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır “diyerek bizleri Bir, İri ve Diri olmaya çağıran Hazreti Hünkarın nefesiyle.

Kemal SOYER  – Y.Mimar  07.07.2017 ANKARA