Hattili Aleviler-Zeredest Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli , Pençe-i Ali Abba

Hattili Aleviler-Zeredest Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli,Pençe-i Ali Abba 19.06.2011

      

Y.Mimar.Kemal SOYER

Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Eski Genel Müdürü  

Cumhuriyet Dönemi Alevi araştırmalarının çoğunda Alevi- Bektaşi Halk Kimliği “Türk-İslam, Kürt -İslam ve Alevi İslam veya Türk-Alevi,Kürt-Alevi ve Arap-Alevi” gibi başlıklar altında değerlendirilmiş, Ortadoğu‘ya yerleşen emperyalist güçler kadim “Alevi-Bektaşi Halk Kimliği”ni“ Ilımlı İslam”projesi kapsamında daha çok “Kürt-Türk ve Alevi İslam” adıyla ifade etmeye başlamışlardır. Gerçekteyse; Anadolu Alevi-Bektaşi Halk Kültürü ve İnançları Anadolu neolitiğinden başlayarak Sümer-Lulubi,Hatti-Hitit, Hurri ve Luvilerle doruğa ulaşan “Anadolu -Mezopotamya  Uygarlıkları”nın evrensel boyutlardaki kültürel birikiminin ürünü, Alevi-Bektaşi,Tahtacı (Ağaçeri), Çepni, Ezidi, Türkmen (Turukkuum) vb. adlarla anılan Anadolu Alevi ve Bektaşileri de söz konusu ürünün oluşturucusu ve taşıyıcısı olan otokton Anadolu halkının torunları olup, Cumhuriyetin ilk döneminde Aleviler “Eti Türkleri” yani, Hatti-Hitit Halkı olarak anılmışlardır.  (E K-1)

Anadolu Aleviliği Kürt ,Türk ve Alevi İslam misyonunun iddia ettiği gibi İslam’ın mezhebi değildir ve Alevi adı da Ebu Talip’in oğlu Ali’den kaynaklanmamıştır. İslam’ın yayılmacı dönemlerinde Anadolu Alevi halkını Arap-İslam kültürüne asimile etmek amacıyla yapılandırılan Alevi Ocakları aracılığıyla halkın arasına yerleştirilen ve Arap asıllı olduklarını belirten bazı gurupların savunduğu bir “Alevi–İslam Misyonu”nun varlığı bilinmektedir ancak, bu misyon da Anadolu Uygarlıklarından kaynaklı özgün Anadolu Aleviliğini temsil etmemektedir.Alevilik evrenin varoluşu ile ilahi yaşam düzenini temel alan ve varlığını tanrı olarak andığı “Ezel Ali–Hüda Eli “ile ifade eden  Anadolu’nun  Evreni Kültür Kurumu ve Varoluşsal İnanç Kültü, Alevi adı da  Ezel  Eli’nin adıyla Anadolu’da evrensel ölçekte kültürel değerlere konu Sümer-Lulubi, Hatti-Hitit,Hurri ve Luvi uygarlıklarını oluşturan halkın adıdır. Günümüzde kısmen islamik bir dona büründürülmüş olsa da ,Alevilik ve Bektaşilik yerli Anadolu halkının atalarına ait tarihi ve kültürel birikimi taşıyıp yaşatan Semavi dinler öncesi kadım dünya uygarlıklarının köklü bir kültür kurumudur.

Alevilerin atalarından olan Hatti–Luviler “Bin Tanrılı Halk” sanıyla anılmaktadır. Aleviliğin tarih boyunca dillendirdiği Binbir ismin vardır biri de Ali, Ali diye; Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli,Ezel Ali,Ahir Ali” deyimleri Bin Tanrılı Halk Hatti-Hitit ve Luvilerin (Sümer- Lulubi/ Luvi, Guti (Hatti), Kassu ve Turukku) Gök Tanrısı Teşu Baba -Hızır Eli ile ilişkilidir. Gök-Fırtına Tanrısının binlerce yıl öncesi yazılı kayıtlara geçen Hadat şeklindeki sanı Anadolu’dan Hindistan’a uzanan coğrafyanın eski halklarınca günümüzde bile Xweda, Xuda veya Hüda Eli şeklinde anılmaktadır.Kadim uygarlıklarda resim yazıları her halkın kendi ana diliyle okunmaktadır.Çok eski bir halk resmi olan eli kalbindeki Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli tablosu da eski uygarlıklara ait resim yazı gelenekleriyle kültsel içeriklere konudur. Lol veya Zaza dilinde kalbe “zeri-a bele”, el’e “dest”, parmaklara “tul-u beçiq”, on parmağa “des tıli(Dest-e Ali) , yıldız  imgesiyle “Lu” ve “pençe” denilmektedir. Söz konusu resimde Hünkarın kalbinin üzerine bastırdığı resim yazısı olarak okunduğunda “Zere Dest” ve “Zere Dost“ tan “Zerdüşt” sanı ,kendi  eliyle “Ali Dost ”sanı, El Zeri’den Alişer, kalpteki kanın  hayat suyu  imgesiyle “El Gunni”, “El Abba” ve “Abba Dest” ,pençesiyle  Pençe-i Ali Abba,  yeşil eliyle de evreni yeşerten Hakk  imgesi açığa çıkmaktadır .Ancak Zeredest kavramı, Perslerin Anadolu üzerinden Yunanistan’ı İşgali sonrasında İran’da-Sümer,Hurri ve Urartu  Halklarının kurduğu MED topraklarında  İÖ.6.YY da ortaya çıkan ZERDÜŞT akidesinin devamı değil, bu akide dahi  Anadolu Güneş Tanrısı’nın Latince “Zarad Hustra” ,Zazaca  “Astaro Zerd” sanından sağılmıştır. Zarad Hustra  adı ,Hititçe “Serri UTU Hazzi TARU” yani güneşin “Sarı Öküz” sanıdır.Daha önce sağıldığı MİTRA (MUVA TARU-Boğa Taru) ve Jupiter Dolikhenüs (Gaziantep-Dülük Baba) kültünde olduğu gibi  Zerdüşt’ün elindeki asa da Anadolu tanrılarına ait boğa başlıdır. 

                Zeredest  Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli , Pençe-i Ali Abba-Teşu Baba-Bektaşi Baba

                                               Evreni yeşerten  Tanrı El.

Günümüz Alevilerinin ataları olan Hatti Luvi ve Hurri halkı ağırlıklı olarak merkezi Anadolu olmak üzere İran,Azerbaycan,Suriye ve Güney Mezopotamya’nın yer aldığı  Irak topraklarında yaşamıştır. Hatti ve Hititler Dönemi Anadolusunda olduğu gibi,İran’ın Hazar Denizi çevresi, Horasan,Erdebil,Astara,Taliş, Tebriz,Gur (Firuzabat), Ekbatana (Hemedan), Kirmanşah şehirleri ile Susa ve Elam Bölgesinin millattan önceki devirlerde de Hatti-Hitit Halkı’yla (Guti/ Hatti-Lulubi-Lolan,Turukku-Türkmen, Kassu-Kasıma) meskün olduğu bilinmektedir. Eski Pers Kültürünün etkisiyle geçmişte kısmen İran yolaklı Zerdüşti oldukları bilinen Alevi, Kürt ve Türkmen Halkıyla ilişkili Avesta adlı kitap da çok köklü bir Alevi-Bektaşi Dergahı olan İran Azerbaycanı Erdebil Dergahı ve kültsel bir dağ olan Sabalan Dağı’nda Zaza dilinin eski bir diyalektiyle yazılmıştır.

Kayseri Kaniş, Çorum–Hattuşa ile Yazılıkaya, Alacahöyük ve Gaziantep- Kargamış gibi Hatti kentlerinin anıtlarına yansıyan halife kral ile kraliçenin bizzat yönettiği dini törenlerde gözüken tanrı–tanrıça çifti,ozanlar, müzisyenler, püsküllü bağlama, tar, güvercin donlu semazenler ve kurbanlık hayvanlarla yazılı metinlerde adı geçen şarkıcı, kurbancı, sofracı ve saki gibi hizmetliler Anadolu’da yaşayan Alevi-Bektaşi inançları, ozanlık geleneği ve Cem Ayinleri’nin geçmişini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.

hititbaglama                        Bağlama çalan ozan ve semah dönen bir Hititli .

                        Bergama-Pergamon Müzesi –Berlin

taruga

Hatti dini kenti Alacahöyük‘ün giriş kapısında kulağında Bektaşi dervişleri gibi küpe bulunan Hitit kralı ve kraliçe Gök Tanrısı Taru Ga’nın önünde dua ederlerken.Gök Tanrısı Taru ‘nun adı resim yazısıyla boğa sembolü kullanılarak “Taru Ga” şeklinde yazılmıştır. Çorum –Alaca Höyük İ.Ö.14 YY. 

Enuma Eliş adlı yaratılış destanında tanrının yarattığı ilk insanın adı Lulu, Dicle-Fırat  Su Tanrısı da Enbilulu adıyla anılmıştır. Luvi, Lulu,Lulubi, Dımili denilen halk adı ve dilin kaynağı da Sümerce insanoğlu anlamına gelen“DUMU LU.ULULU”  sümerogramıdır .Bu sümerogram günümüzde Lulu adam anlamında “Dımıli, Dumu Lulu , Doman-e Lola-Atmalı ”şeklinde kullanılmaktadır. İnsanı, kadın ve erkeği tanımlayan Lulu veya Lulubi terimleri Dımıli ,Lulu ve Kırmanç dillerinde Lo ve Le,Türkçe’de loylum, leylim, İngilizce’de ise Lord ve Leydi olarak   kullanılmaktadır. 

Semavi dinlerin baskıları altında yüzeysel bazı değişimlere uğramış olsa da, günümüzde İslamik bir inanç, mezhep veya dini cemaat boyutuna indirgenmek istenen “Alevi-Bektaşi Halk Kimliği ile Kültürü” Anadolu yerli halkının neolitik dönemden bilinen belgeli tarihi, coğrafyası, anıtları ,yazıtları, mimari ve etnografyası, giyimi, kuşamı, folkloru, efsaneleri, hikayeleri ve deyişleriyle binlerce yılda oluşan bir kült olarak, her dönemde evrensel boyutta kültürel değerler oluşturup taşıyarak uygarlıklara öncülük etmiştir. İnsanlığın ilk yerleşik düzene geçtiği Anadolu ve doğal parçası olan Mezopotamya topraklarının yerli halkıyla ilgili yaşayan kültürel değerler ve inanç motifleri, insanlığın evrensel yapı, doğa ve yaşam deneyimlerinden binlerce yıllık süreçlerde kavrayarak geliştirdiği kadim uygarlıklara, dolayısıyla; bilime ve akla dayalıdır.Hitit krallarının yaşam eylemleri nedeniyle tanrılarına hesap verme geleneklerine benzeyen, insani yaşam eylemlerinin sorgu ve yargısının toplumsal katılımla gerçekleştirildiği Ayin-i Cem’lerde yapılanıp yaşayan Aleviliğin semavi dinler öncesi belgeli gerçeği,Hitit Devleti’nin yıkılmasının ardından bu toprağa giren işgalci halklarca dağlarda yaşamaya mahküm edilen Anadolu halkından gizlenmeye çalışılmış, zamanla tarihi bellek kaybına uğratılan yerli halkın Anadolu’yu sahiplenmesi ve olası yeni uygarlık atılımları engellenmiştir.

Anadolu toprakları dünyanın en yüksek uygarlıklarına sahne olmuştur. Çevresini kuşatan kıt’aların gezgin avcı halkları on iki ırmağı, zengin florası , faunası ve köklü uygarlık birikimiyle binlerce yıldan beri “Serçeşme Bir Yurt olan Anadolu’yu ele geçirmeyi temel bir hedef haline getirmiş, dinleri tebliğ etme gerekçesiyle kamufle edilen işgaller “Tanrıdan vaad edilmiş kutsal toprak” söylemleriyle güçlendirilerek günümüze dek sürdürülmüştür. Bu kapsamda Tevrat’ta yer alan “Rab Abram’la O günde ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa,Fırat ırmağına kadar,bu diyarı Kennileri, Kennizileri, Kadmonileri ve HİTTİLERİ (Hititler)…senin zürriyetine verdim. (Tevrat, Tekvin Bölümü, 15/18)”gibi tanrıdan vaat edilmiş (!) kutsal toprak adı altında oluşturulan siyasi söylemler, Anadolu’yu ve atalarımız olan Hititlerin topraklarını çöl kavimleri için ele geçirilmesi gereken “Cennet” olarak tanımlıyordu.Eskiden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Hurri Ülkesi adıyla anıldığından Tanrıça Anat’ın (Anatolia) adıyla anılan Anadolu toprakları ve Huri Halkı o dönemlerde “Cennet’in Hurileri“ imgesiyle değerlendirilmiş, bu temelde “Yedi Kızılbaşı (Hatti-Hurri Halkını) öldüren Cennete gider”fetvaları oluşturulmuştur. Tanrının kendilerine vaad ettiği kutsal toprak(!) iddialarıyla Anadolu’ya giren işgalci topluluklar tanrı emirlerini yayma adı altında Anadolu’da tarihin en büyük kültürel, siyasal ve ekonomik yıkımlarını gerçekleştirmişlerdir. İşgallerde sadece askeri yöntemler kullanılmamış, zamanla Anadolu halkının adlarıyla kültürel ve dini donlarına bürünme,bu külte has değerleri kavratan mitolojileri, devlete ait kurumlaşma modelini,inanç motifleri ve sembollerini de sahiplenerek asimile etme yöntemlerini geliştirmişlerdir.

Anadolu-Mezopotamya’nın İ.Ö 3.cü bin yazıtları ve Tevrat’ta adı geçen ilk halkı Het (XID) Oğulları denilen Hatti-Luviler’dir.Hatti-Luviler (Aleviler) “Güneş Kültü”nden kaynaklı evrensel düşünceye sahip aydınlanmacı bir halktır.Vatanları Anadolu-Mezopotamya’yı “yetmiş iki millete bir nazarla bakan” ırklar üstü bir anlayışla tanrının yurdu anlamında Hüda Ali’nin ülkesi -Hatti Ülkesi (KUR URUHATTİ) ve Ki.EN.Kİ temelli Hünkar Yurdu adıyla, halkını da herhangi bir ırk kaygısı taşımayan “Tanrının Halkı” adıyla bütünleştirmiş, devletin egemenliği ve inançsal kimliği sancak ve bayraklarındaki kanatlı güneş kursuyla sembolize edilmiştir. Hititler de aynı halkın devamı olup çeşitli kaynaklarda iddia edildiği gibi Anadolu’ya dışarıdan gelmemişlerdir.Hititler ilk başkentleri olan Kayseri Neşa Şehri’nden ve bayrakları güneşten kaynaklı olarak kendilerini “Nesaumnili” sıfatıyla tanımladıklarından günümüz Alevileri de Neşa’lı halk anlamında “Guruh-u Naci” sıfatıyla anılmaktadır. Hititlerin ilk başkenti Kaniş Pa, günümüzde Kanispi adlı yerleşmelerle anılmaktadır. Naci formuna giren nesu terimi ise sembolü aslan olan güneşi karşıladığından Hatti-Alevi Halkı “Güneş veya Işık Halkı” sanıyla anılmaktadır. Bu halk Bektaşi tarzı on iki dilimli külahlar takmış,bağlama, tar, gitar eşliğindeki dini törenlerde kurban kesip semah dönmüştür. Törenlerinde kutsal şarap veya bira türü içkiler içilmiş, saki, aşçı, sofracı, delilci,yer gösteren asa adamı, köçek ,koruma görevlileri, müzisyen ve semazenlerden oluşan görevliler yer almıştır.Kral ve kraliçenin halife sıfatıyla yönettiği törenler, günümüz Bektaşi-Alevi Ayin-i Cemleri’nden farksızdır.Hatti veya Hititlerde Ayin-i Cem olgusunun varlığı Hattuşa-Yazılıkaya, Alacahöyük ve Kargamış Kenti eserleriyle belgelenmiştir. Hattiler’den günümüze dek belgeleriyle kanıtlanmış oluşumunu sürdürerek yaşayan Alevi-Bektaşi kültürü, yayılmacı dinlerle başlayan işgal süreçlerinde tüm içerikleriyle ele geçirilmiş, zaman içinde yerli halkın inançlarındaki tanrı ve mitoslarından yararlanan işgal güçleri yerel kültleri ve kültsel kimlikleri örten, karartan ve yeni donlara uyarlayan asimilasyon politikalarıyla  “Anadolu Aydınlanması” nı kesintiye uğratmışlardır.

Hacı Bektaş-ı Veli, Abdal Musa,Kadıncık Ana ile bir çok makam türbeleriyle anılan Sarı Saltuk,Yunus ve Karacaoğlan gibi mitik kişilerle ilişkili menkıbelerle birlikte, Sarı Saltuk,Hz Ali ve Hiristiyan bazı azizlerin ejderha öldürme mitoslarının“Hatti Ülkesinin Teşu Ba. veya Taru Baba adlı Fırtına Tanrısı”ndan kaynaklandığı, Aleviliğin cansız duvar veya Tekke Kaya yürüten Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’si ile yılanı kamçı yapıp aslan yürüten Karacaahmet motiflerinin bu işlevlerle ilgili Hatti/Hitit Luvi tanrılarından asli adlarıyla  güncellendiği, aynı motiflerin Dersim’de Kureyşan ve Babamansur  gibi İslamcı Çakma Ocaklara aşırılarak Ayı yürüten Kureyş ve  duvar yürüten Babamansur adıyla asimile edildiği tarafımızdan açığa çıkartılmış , Diyanetin bir hurafeler bütünü olarak tanımladığı bu kültün gerçekte Aleviliğe ve insanlığa saygınlık kazandıran evrensel boyutta kültürel değerleriyle geçmiş ve yaşayan bir çok dine esin kaynağı olduğu anlaşılmıştır.                   Cansız duvar ile arslan yürüten Hitit tanrıları. İ.Ö.1275 HATTUŞA

                  Tekke Kaya  yürüten Hacı Bektaş-ı Veli ile aslan yürüten Karacaahmet

                              Osmanlı Dönemi Halk Resmi

Kadın-erkek eşitliğini yasalarla güvenceye alan, tek eşli gelişkin bir barış toplumu olan Hatti-Luvi Halkı’nın inançları evrendeki zıt kuvvetleri karşılayan tanrı-tanrıça kültüne dayanmaktadır. Cemlerde er ve dişi diye ayırmadan insan haklarını can temelinde birleyen Alevilikteki kadın erkek eşitliğinin temeli de, söz konusu bu tanrı ve tanrıça kültüdür. Böylece Alevi-Bektaşi, Tahtacı (Ağaçeri), Türkmen(Taru Komana-Turukkuum) veya Çepni halk kültürü ile kimliğinin evrensel mirasıyla bir bütün olarak Anadolu’luğu, tarihi belgeler, halkımızın yaşayan adları, inançlarımızdaki eren ve evliya (Evvel -Ezel Ali) adları, Hattiler döneminden beri kutsandığı bilinen kült ağaçları,doğal birer zigurat-ziyaret olan Goşkar Baba (Sümerce KASGAR),Hebi Baba (Hititçe Tanrıça Hepa-Hepatu),Qoli Baba (Hititçe  d KAL Baba) Hazır Baba (Hititçe Hazzi Ura ) ve Düzgün Baba gibi kült dağları, Hamurpet ve Halil Rahman Gölü gibi kültsel su kaynakları ve dergahlarımızla şüphe götürmez bir gerçeklikle ortaya çıkmıştır. Büyük Hitit İmparatorluğunun ve Geç Hitit Devletlerinin tarihe karışmasının ardından binlerce yıl süren işgal , sürgün ve katliamlar sonucunda dünyanın bir çok bölgesine göç ettirilen Aleviler günümüzde Arnavutluk’tan başlayarak Balkanlar, Trakya, Kaz Dağları, Güney ve Doğu Toros Dağ yerleşmeleri, Karadeniz Dağları, Çorum, Amasya, Tokat, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman, Sivas, Tunceli, Muş, Erzurum, Bingöl, Kars, Ardahan, Gürcistan, Kafkaslar, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Afganistan, Türkmenistan, Tacikistan, Pakistan ve Hindistan gibi tarihsel –kültürel ortak geçmişe sahip geniş bir coğrafya üzerinde semavi dinler öncesinin Anadolu’ya özgü inanç ve kültürleriyle yoğrulup yapılanan köklü bir halk ve millet kimliğiyle yaşamaya devam etmektedirler.

Aleviler dünya siyasi tarihinde kökleri binlerce yıl öncesine dayanan yüksek uygarlıklara konu devletler oluşturmuşlardır.Sümer-Lulubi, Hurri-Mitanni,Hatti–Hitit Geç Hitit-Luvi ve Binali (Urartu) devletleri Alevi kültürünün yarattığı yüksek uygarlıklara sahne olmuşlardır. Lulubi(Hatti-Lolan) Kralı Anu Banini’nin günümüzden dört bin yıl önce yaptırdığı zafer kitabesi İran Sarı Pul-i Zohap Kasabası’ndaki kayalıklarda durmaktadır.Lolanlılar (Kassi-Kassium–Kasıma) beş yüz yılı aşkın süreyle Babil’i yönetmişlerdir.

Hatti Lulubi Kralı Anu Banini .Boyunduruğu altına aldığı krallar ve karşısında kendisini kutsayan Tanrıça İştar. İran Sarı Pul-i Zohap Kaya Anıtı İ.Ö :2000

Anadolu, Suriye, İran ve Irakta Alevilere ait binlerce yıllık anıtlar onların köklü geçmişlerine inkar edilemeyecek mükemmellikte şahitlik etmektedir. Hattiler döneminde sembolü arslan olan kanatlı güneş biçimli bayrakları Safevi ve Afşar Devleti’nin bayraklarında güneş ve aslan sembolleriyle sürdürülmüş, benzer semboller İngiliz ve Rusların işbirliğiyle yönetime getirilen Rıza Şah Pehlevi Hanedanı öncesinde Lolanlı Muhammet Ali Qacar Şah Yönetimi boyunca İran bayrağında yer almıştır.

  Hitit Egemenlik Sembolleri  

Tanrının Aslanı -Kanatlı Binek

 Kanatlı güneş altında Çifte  Zülfikar ve Semazen Tanrı

 Kral Muvatalli’nin Mührü

Hititler döneminin başında tanrıyı taşıyan kanatlı arslanı ile kanatlı güneş figürü en son Alevi devletlerinin bayraklarında sırtında güneş tanrısını taşıyan arslan şeklinde devam etmiştir. Alevi olan Lolanlı Qacar Hanedanının yönettiği İran’ın bayrağı sonradan değiştirilerek , İran’daki Alevi varlığı Şii-İslam’la örtülmüştür. Alevi ve Bektaşiler Hazar Denizi’nin doğusundaki Horasan’dan başlayarak İran Azerbaycanı, Kafkaslar, Azerbaycan, Sümer ve Babil Devletlerine ait topraklar ile Suriye ve Anadolu merkezinde Hazar, Kassu( Ko-e Kassu, Kafkaslar, Kasıma), Lulubi(Lolan), Guti(Hatti ),Elam,Sümer, Hatti -Hitit , Hurri (Hormek), Luvi ve Binali(Urartu) gibi köklü devlet ve uygarlıklarda temel taş olarak rol oynamış, Hatti –Hurri ve Geç Hitit Luvi(Alevi) devletlerinin tarihe karışmalarından sonra da Anadolu, İran , Irak ve Suriye’de devam eden ortaçağ yönetimleri boyunca ve Osmanlı Döneminde de  LOLUWA Devleti-Karaman Beyliğiyle devlet geleneğini sürdürmüş, yakın dönemdeki en büyük siyasi kırılmayı ise Kanlı Yavuz’un Kürt İdrisle ortaklaşa gerçekleştirdiği, Bıyıklı Mehmet Paşa, Palu’lu Cemşit ve Kuyucu Murat gibi canilerce yüz yıl boyunca sürdürülen  büyük  soykırım ile Cumhuriyet Dönemi’ndeki “Dersim Soykırımı”yla yaşamıştır. Aleviler dünyanın en yüksek medeniyetlerine ev sahipliği yapan ve jeopolitik konumuyla geçmişten günümüze dünya halklarının işgal hedefinde olan Anadolu ve Mezopotamya’nın sahibi olmakla dünya halkları arasında hiçbir halkın ödemediği kadar ağır bedeller ödemiş,yakın dönemin Çorum, Kahramanmaraş,Sivas ve Gazi katliamlarıyla yeni bedeller ödemeye devam etmiş, buna karşın ırkçılığa, gericiliğe, kökten dinciliğe, zulme ve adaletsizliğe asla boyun eğmemiş,daima mazlumun yanında yer almış,özgür düşünceyi, halkların kardeşliği  ile ülkemizin birlik ve bütünlüğü temelinde tam  bağımsızlığını savunmuşlardır.

                                                                              

Safevi Devleti Bayrağı                    Afşar Devleti Bayrağı               İran Kacar Bayrağı

EK:1- Hataylı Alevilerin Eti Türkleri adıyla anıldığı gazete

 NOT:Bu sitedeki yazılar telif hakları kapsamında korunmaktadır.Kaynağı belirtilmeden kullanılamaz.Alıntı Yapılamaz.