BALIĞIN KARNINDAKİ YUNUS , MİRACIN EVRENSEL KÖKENİ VE GEÇ HİTİT ANITLARINDA BİR MİRAÇ SAHNESİ

MİRACIN EVRENSEL  KÖKENİ  VE   GEÇ HİTİT ANITLARINDA BİR MİRAÇ SAHNESİ

Kemal SOYER .Y.Mimar.

Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Eski Genel Müdürü

(Telif hakları tarafıma ait olup izinsiz alıntı yapılamaz ,kullanılamaz)

Sümer mitolojisinde tanrıların yarattığı ilk insan; Lulu, Oannes, Alulim ve Adapa gibi adlarla anılmış, onun insanoğluna yazıyı, bilimi ve güzel sanatları öğreten ilk bilge ve tanrılar tanrısı AN’ın huzuruna çıkan ilk insan olduğu belirtilmiştir. Sumerlerde insanlığa dil ve yazıyı öğreten ilk bilge boğa boynuzlu ve balık donlu Hızır Kal Enki olup, Oannes’ten Yunus Nebi (yazıcı) adıyla anılmış, Semavi dinlere balığın karnindaki Yunus motifiyle gecmistir. Lulu’nun tanrı soylu ilk insan oluşu, Hakk ile Hakk olan insan, tanrı-insan özdeşliği, tanrı -kral , tanrının suretini taşıyan halife insan, tanrı oğlu İsa ve Tanrı Enlil (El-Bel) ve oğlu Tanrı Baal’den kaynaklı “beloğlu” gibi dini motiflerin kökenidir.

Lulu’nun Oannes adı ile Tanrının Baal adları kadim Anadolu Aleviliğinin-Sümerlerin evrensel değerlerini Hıristiyanlığa uyarlıyan Papalık kurumunca Johannes (İoannes) ve St.Paul adlarıyla kullanılmakta olup, onun Oannes-Yunus adından kaynaklı balık adam imgesi Papaların Bektaşi Babalarından aşırdıkları  balık ağızlı başlıklarıyla sembolize ediliyor.Papa kelimesi ise, tanrı ve insanın ilksel babalık niteliğini belirtmektedir. İlk insanın Lulu adı, Zazaca er-dişi insanı karşılayan “Lo-La” ile Tanrı Enlil (En-Lil-La) ve babası AN’ın adıyla oluşan “Lolan” halk  adlarıyla yaşamaktadır.

Resimler ; Tanrı Hızır Kal Enki (Oannes)   ve Papa Johannes (İoannes)Paul

 Papa John Paul     220px-Dagon_2

Lulu’nun Tanrı Enki’nin Ea  adı ile  baş tanrı AN’ın adlarından oluşan “Oannnes”adı, Aleviliğin Varlığın Birliği ilkesiyle “bir ben vardır benden içeri” sözüyle evrenin aynı vardan var olduğunu kavratan  Yunus Nebi veya Yunus Emre adıyla,

                                 220px-Dagon-Yunus

Sudan karaya çıkan ilk tanrı -balık adam  : El-EL =Lulu-Oannes-Yunus

Varlığın Birliği ilkesiyle  tanrı ve insanın “her yer  ve  her  şeyde hazır ve nazır olan“  varlıksal nitelikleri Hızır Lale adıyla,

Tanrının evrendeki ilk yazı olma niteliği ise, Hızır Nebi adıyla tanımlanmış, Sümerlerin ilk kralı olan Alulim adı da, Hurrice Tanrılar Tanrısı Alalu’dan kaynaklanmıştır.

Sümerce “bilge” anlamına gelen Adapa adı,“Eduba”denilen yazı ve tablet odasının, dolayısıyla edep, erkan, edebi ve edebiyat kavramlarının kökenidir. Lulu’nun bilgeliği, tanrının Baal-Ga adına dayanmakta, bu sıfat günümüzde Lulu’dan kaynaklı halkın Baalga (Baalka) sanı ve Balık Ziyaretleriyle yaşamaktadır. O’nun Varlık Deryasından doğan insan sıfatı ”A.ABBA LULU temelli Abdal, geyik ve balık adam anlamında ”LULUMAS” ile “Mose”dir.  Bu adlar geyik donlu Abdal MUSA Sultan’ı tanımlamaktadır.Pir Sultan Abdal’ın “Ben Musa’yım sen Firavun ,İkrarsız şeytan-ı lain” sözleri ise,Musa donuna bürünerek Anadolu’yu işgale çalışan İbrani Musa’yı tanımlamaktadır.İlk insanı tanımlayan “Adem” adı, Sümerce çocuk-oğul anlamına gelen “DUMU” ile Hititçe Ata ve Ama(tanrı ata ve ana) içerikli Adamma’dan dan kaynaklı olup, Sümerce İnsan LU, insanoğlu kavramı da” DUMU.LU. ULU. LU”dur. Aleviliğin “Dem-i Ali” veya “Dem Alidendir” sözleri de Sümerce “Dumu-Lu”denilen insanı ve diğer varlıkları oluşturan su damlasını,yani varoluşsal evreni demi kavratıyor. Bektaşiliğin “Halk tanrıdır,Tanrı Halktır” anlamındaki “El Hakk-u Hüv-el Halk- V-el Halk-u Hüv-el Hakk” deyimi de Sümerlerin Nam. DUMU.LU.ULU.LU şeklindeki “Varlığın Birliği ” ile “Dem-i Ali’yi” kavratmaktadır.

Aleviliğin Dem-i Ali kavramı evreni, felsefi, kültürel ve inançsal boyutlarıyla aşağıda sunulan Tanrı Tarhunda, belinden sarkan üzüm salkımları ve karşısında peymançe pozisyonunda duran kralla ifade edilmiştir.

Aleviliğin “insan hakta, hak insanda ne ararsan bak insanda” deyimiyle de kavranabileceği gibi, tanrının özünü, demi ve suretini taşıyan insan ile Hakkın varoluşsal birliği temelinde Gök Tanrısı AN LULU (Enlil), insan çifti LULU, kozmik cemiyet NAM.DUMU LU.ULU.LU, dünyevi cemiyet “DUMU. LU.ULU.LU”,evren ise ANKİ ve Anadolu adıyla ,özü “An-ı Daim”de tanrıyla birlikte olan Alevi Halkı da göklere yükselen, özüyle buluşan Gürüh-u Naci sıfatıyla tanımlanmıştır. Bu evreni gerçekle Alevilik, insanı tanrının özü, gönül Kabe’si ve Kıblesi olarak tanımlamış, tanrıyla bir olmayı, göklere veya miraca yükselerek Hacı olmayı “Hakk ile Hakk“ olmak temelinde Yunus EMRE’nin aşağıdaki dizeleriyle ebedileştirmiştir.

Muhammed ile bile MİRAC’a ağan benim

ASHAB-I  SUFFE’yile yalıncak olan benim

Sabr ile kanaatı viribidim bunlara

KIRK KİŞİ bir gömlekten başın çıkaran benim

O Kırkından birine neşteri çaldım idi

KIRK’ından kan akıtıp ibret gösteren benim

Adem Peygamber ile Havvâ yaratılmadan

Uçmak’tan sürülüben o müflis olan benim

Adımı YUNUS taktım sırrım âleme çaktım

Bundan ileri dahi dilde söylenen benim

YUNUS EMRE

                                   

Adapa’nın Miracı;

Yarı tanrı niteliklerine sahip Adapa, Sümerde Eridu Şehrinin Kralıdır.Bir gün denizde balık avlarken sert esen Güney Rüzgarı teknesini batırır.Adapa rüzgara kızar ve kanatlarını kırar.Bunun üzerine hesaba çekilmek üzere Cennetteki Tanrılar Tanrısı AN’ın huzuruna çağrılır. Ölüm ekmeği  ve suyu verilerek cezalandırılması kararlaştırılmış olan Adapa, Enki tarafından “verilecek ekmeği yeme,suyu içme“sözleri tenbih edilerek tanrının huzuruna gönderilir.Tanrı AN’ın  kapı muhafızları olan Dumuzi ve Gişzida’nın  Adapa’yı tutarak tanrıyı yumuşatmaları sonucu Tanrı An kendisine ölümsüzlük ekmeği ile suyunu verir. Ancak Adapa almaz. Sorulması  üzerine tanrılardan birinin  verilen yiyecek ve içecekleri almamasını tenbih ettiğini söyler.Bunun üzerine Tanrı An onu Dünyaya ölümlü bir fani olarak geri gönderir.Böylece insanoğlu ölümsüzlük şansını kaybeder(1).İlk insanın tanrıyla buluşmasına ve ya miraca çıkışına kaynaklık eden bu mitolojik öykü, daha sonra Semavi  dinlerdeki miraç sahneleriyle paralellikler gösterir.

Kültürel olarak Miracın ilk mekanlarından biri Sümer Tanrısı Enlil’e adanan Nippur Ziguratı’ dır. Arapça “miraç “merdiven demektir

Sümerlerin büyük tanrısı ENLİL için Nippur’da  tepesinde Ülkelerin Dağı anlamına gelen “HURSAG KURKURRA” adı verilen  Tanrı Makamı’nın   bulunduğu  yedi katlı bir Zigurat yapılmış, memleketi  yönetecek olan krallar bu tapınakta tanrı adına hareket eden Halife Babaların (Helippi) işaretiyle seçilmiş, kralların asa ve taç giyme törenleri bu tapınakta gerçekleştirilmiştir. Ziguratların Tanrı Makamına  konulan heykellerin önünde dara durup hırka ve taç kuşanan krallar miraç, sırat ve miraç merdiveni motiflerine temel olmuştur.Zigurat

                                           Babilde Zigurat (Yeniden Canlandırma)

Resimdeki hisar ile ortasındaki kule biçimli Zigurat,Aleviliğin  tanrıyı ve makamını tanımlayan  “Hızır Qal” adının  kökenidir.

Hitit Anıtlarıyla Hitit, Sümer ve  Akad Dönemine ait ele geçen  silindir mühür baskılarında ,gök, hava, fırtına, su ve toprak tanrılarının huzurunda dara duran  kral ve tanrılara ilişkin yüzlerce miraç sahnesi yer almıştır.Bu tarihi  belgeler edebi,dini ,kültürel ve idari içerikleriyle geniş ölçekte işlenmek üzere başka bir çalışmaya bırakılmış olup, miraç konusuna örnek olarak Geç Hititler Dönemi Tuvana (Niğde) Kralı Warpalavas’ın İ.Ö.8.YY.la tarihlenen Konya-Ereğli İvriz Kaya Anıtına işlenen Tanrı Tarhunza’nın huzurundaki miraç sahnesi verilmektedir.

Aşağıdaki kabartmada Hititçe Tarhunda adıyla belirtilen tanrının Halk dilindeki adı HAZZİ KUNTARA SAL KUNDURA ,temelinde İSKENDER_İ Sal Kondur,Boynuzlu başlığıyla da, İskender-i Zülkarneyn ‘dir.

 Ivriz Anıtı

“Ali bizim şahımız, Kabeyle Kıblegahımız,

Miraçtaki Muhammet,O bizim Padişahımız “

Halkapınar Barajı kenarındaki masif kayalardan birine 4.20 x 4.20 m ölçülerinde işlenen anıtta, gamalı haç bezekli kuş etekli hırkası,kolları ve boynundaki zinciriyle Tanrı Tarhunza’ya bend olup,kayaya konmuş güvercin imgesindeki kral,tanrıya bir arpa boyu mesafede yaklaşmıştır. Kralın karşısındaki tanrı; başında yeşeren boğa boynuzlu başlık, bedeninde etekleri koç başlı, yensiz, yakasız hırka, belinde asma dallı kemer ve üzüm salkımları, bir elinde üzüm salkımı, diğerinde ayağının altından biten arpa veya buğday başakları,ayağında ise sal biçimli kunduralarla betimlenmiştir. Tanrının sağ ayağının altında bir ejderha kabartması yer almaktadır. Tanrı, karşısındaki krala rıza lokması imgesinde arpa veya buğday başakları ile Dem-i Ali imgesindeki üzüm salkımı uzatmaktadır.Elindeki salkımla El Taru adlı Tanrı, Zazaca el “dest”, yaş üzüm “tiri” temelinde”Destur Pir” ile “Demi-i El” temelli Dem Ali ,kral ise karşısındaki Hakkın özü, kelamı ve demiyle dolu peymane bir can veya Dumu Lulu imgesindedir.(Peymance Hakk kadehi-dolusu anlamındadır) Tanrının ayağıyla ezdiği ejderha,suyun başını kesen ejderhaları öldüren Ali motifleriyle devam etmiştir.Tanrının adının da yer aldığı kitabe iki yay ve ok  imgeli boynuzlarla bezeli başının  hizasında yer almaktadır. Bu sahnedeki görsel içerikler  Aleviliğin;

 “Güzel aşık cevrimizi

  Çekemezsin demedim mi ,

  Bu bir rıza lokmasıdır

  Yiyemezsin demedim mi

  Aşık Muhsuni’nin dillendirdiği;

 “Kanadım değdi sevdaya ,

  Kondum, kondum uçamadım,

  Aşk şarabın  doya doya ,

 Yandım, yandım içemedim” ,

Yunus Emre’nin Bir sakiden içtim şarap, arştan yüce meyhanesi, Ol sakinin mestanıyız canlar onun peymanesi” dizeleriyle örtüşmektedir.Buradaki şarap veya dem Hakkın özümsenmesidir. Yukardaki resme dikkat edilirse Kral Warpalavas tanrının karşısında mestane ve peymane (Hakkın varlığı, kelamı , demi ve  özüyle dolu) bir duruşla betimlenmiştir.

Anadolu’da bir halk sözü Peygamber Muhammed’in Miraçta Allah’a bir arpa boyu kadar yaklaştığını, bazı hadisler  ise iki yay aralığı mesafesinde yaklaştığını dillendirmektedir. Halk belleğinde yer etmiş bu sözler  Hitit Kralı Warpalawas ile Tanrı Tarhun’nun düşsel miracını yansıtan yukarıdaki resim gibi,kadim anıtlara yansıtılan miraç sahneleriyle örtüşmektedir.

Tanrının ayağının altından çıkan buğday başakları İç Anadolu’da onun  Taru adı temelinde “duru” veya durum ,kundurası temelinde“konduru buğdayı” adıyla anılmaktadır. Hititler Döneminde geniş ölçekte Tarhuntaşşa, mahalli olarak Pirindu adına konu olan bölgedeki tanrı, halkına rızık ve lokmaları esirgemiyen  Lokman-ı Perende imgesindedir..

Not:(1)-Samuel Noah Kramer. Sümerlerin Kurnaz Tanrısı Enki .Kabalcı Yayınevi İstanbul 2000. sf. 246-251