YAHUDİLERİN 2500 YILLIK DÜŞÜ, NİL’DEN FIRAT’A CENNETİN ZAPTI
YAHUDİLERİN 2500 YILLIK DÜŞÜ
NİL’DEN FIRAT’A CENNETİN ZAPTI
Kemal SOYER.Y.Mimar
(Telif hakkı Kemal Soyer’e aittir.Kitap olarak yayınlanacağından İzinsiz alıntı yapılamaz,kopyalanıp çoğaltılamaz. )
Çivi yazılı kayıtlara göre Kİ.ENGUR adı verilen Fırat -Dicle arası topraklarda dünyanın en büyük uygarlıklarını kuran Sümerler, halk adları bilindiği halde batılı literatürde “Proto Fıratlılar” olarak kamufle edildiler. Sümer kayıtlarına göre bu halk;
İlk İnsan Lulu ile Fıratın Tanrısı Enbilulu adıyla LULU veya LULUBİ,
Fırat’ın Hititçe İD MALA adıyla MILİ,DIMILİ veya ATMALI,
Tanrı Irmağı d.ENGÜR Kİ.ENGÜR adıyla Hünkari,Kengerlü,
Anadolu tanrısı Hadat , Fıratın Ab-ı Hayat (Hatti) adıyla Hatti-Hitit,
Sümer Tanrısı Enlil (EL)veya Ali adıyla Alevi,
Fırat’ın Sümerce Cennet Irmağı anlamına gelen Buranun adıyla Subaru,
Subartu’nun güncel kalıtı olarak Beri ve Beritanlı,
Akadca Purattu’nun güncel kalıtı olarak Kal Ferat,
Güneş ve Gezegenleriyle Hurri -Hurikki adlarını taşıyordu.
Sümer Lulubi(Lolan), Guti (Gutan), Elam(Hatamti-Hatti),Subaru(Beritan) ,Hatti (Xıdıj), Hitit (Xıda) ,Hurri(Hormek) ve Urartu (Binali) adlarıyla uygarlıklar kuran Fırat Halkları günümüzde yaşamaya devam eden Anadolu Alevileriyle , Ezidi ve Zazaların asli ataları ve bölgeye sonradan gelip kimi yerel halklara karışan halkların da uzak atalarıdır.
Çivi yazılı kayıtlar ve arkeolojik kazı sonuçlarına göre Sümerlerin Kiş, Ur, Uruk, Nippur, Eridu, Sippar, Lagaş gibi Şehir Devletlerinin her biri, Kentin ithaf edildiği güneş, ay, ateş, hava su ve toprak gibi tanrılarına adanan birer tapınak etrafında kurulmuştu.Birer surla çevrili bu “Tapınak Kentler” günümüz Aleviliğinde Rıza Şehirleri olarak anılmaktadırlar.
E’.KUR adlı tapınağıyla Nippur Şehri Sümerlerin baş tanrıları olan Hava-Fırtına Tanrısı Enlil (EL-İLU,ELİ-ALİ) ve eşi Ninlil’e,
E’.ANNA adlı tapınağıyla Uruk şehri Cennetin Tanrısı An ile eşi Antu’ya ,
E’.ENGURRA adlı tapınağıyla Eridu Şehri Su Toprak ve Bilgeliğin Tanrısı Enki’nin yanısıra E’.SAGİLA adlı tapınağıyla da Kİ veya NİNHURSAG denilen Toprak Ana’ya,
E’.BABBAR adlı tapınağıyla Sippar Şehri Güneş Tanrısı UTU’ya ,
E’.HURSAG adlı tapınağıyla UR Şehri Ay Tanrısı NANA veya SİN’e adanmıştı.
Böylece ortak mülkiyete konu Sümer Kentleri Komünal Nitelikli birer Tanrı Devleti idi.Sümerlerin yıkılışlarının ardından Anadolu ve Zagroslara çekilen Sümerli yerli halklar Hatti-Hitit-Luvi, Hurri, Lulubi, Guti, Turukku Kasit ve Urartu (Binali) gibi uygarlıkları geliştirip, Anadolu merkezli vatanlarına Tanrı HADAD adıyla “Hatti Ülkesi” adını verdiler.
Sümerce AN =Gök, Kİ =Yer, ANKİ kavramı ise Evren anlamına geliyordu.
Sümerce Tanrı Evine; E’.DINGİR LIM (Bin Tanrının Evi) Hititçe; Siuni Pir ,çoğul olarak Siunas Parna ve E’.KARİMNİ deniliyordu.Bin Tanrı kavramı bin adet tanrıyı değil, Alevilikte Binbir sıfatlı Hızır veya Ali El Mürteza adıyla binbir varlık donuna evrildiği bilinen evren -doğa tanrıyı ifade etmektedir.
Sümerlerin baş tanrıları olan ENLİL ile gök babası AN ‘ın E’.KUR-E’.ANNA adlı yer ve gök tapınakları ile tapınak E’.KARİMNİ kavramı Anadolu Aleviliğinde E’.KUR-ANNA E.KARİMNİ ‘ den Levh-i Mahfuz Hakk Kitabı olan evren -doğa temelli KUR’AN-I KERİM ‘e ,Hititçe “Siuni Pir “kavramı “Pir-i Sani” şekline,girmiş,Tanrı ENKİ’nın 40 rütbeli E’.Engurra Makamı ise Alevilikte Engür Evi, Dem-i Ali, Demi Hengur ,Serçeşme Hünkar Evi ve Kırkların üzümüyle simgeli Kırklar Makamı olarak anılmıştır.Bu gerçeklerle evren ve doğayı okunması gereken Hakk Kitap olarak kavratan KUR’AN adı Arapça değil,Sümercedir. Arapların din kitabının adı ise Mushaf veya parçalar halinde toplanan kitap manasına gelen Furkan’dır.
Sümerlerin kökleri Anadolu Neolitiğinin Çatalhöyük,Göbeklitepe ve Nevali Çori gibi tapınaklı yerleşmelerine uzanan Tanrısal Kent modeli, kent topraklarının- ülke ve doğanın Tanrı mülkü olması nedeniyle “Varlığın Birliği” ilkesine bağlı birlikte üretim, hakça paylaşım temelinde elinde kadeh-dem taşıyan Serçeşme tanrı ve krallarla ifade edilen insan ve doğayla barışık “ Kadeh Toplumu”, diğer bir adıyla “Komün-ü Ali” denilen toplum modelini yaratmıştı.Sümerler evreni ve dünyevi varlık aleminin aynı asıldan var olduğunu bildiklerinden insanı Dumu LU-LU, insanlığı DUMU.LU.ULU.LU, Ab-ı Hatti de denilen Tanrısal Fırat Suyunu Ab-ı Hayat ,Dem-i Ali ,Dem-i Lulu ,İD.Mala, Fırat’ın doğduğu dağları da Dumlu Baba ve Ali Baba adlarıyla tanımlamışlardı. Sümer’in toplum modelinde ülke toprakları, kurumlar, üretim-tüketim işlevlerinin tümü kamusal komün niteliğinde olan devletin elinde idi,dolayısıyla ülke ve devlet halkın ortak mülkü olarak toplumsal yaşamın varlık,birlik ve dirlik kaynağı idi.Yaşamı var eden birer tanrısal varlık işlevindeki güneşe-ateşe,havaya,su ve toprağa adanmış kent ve ülke toprakları bir bütün olarak tanrının bedeni olarak kutsanıyordu. Bu ilkelere bağlı Alevi-Bektaşiliğin “BİR,İRİ VE DİRİ OL” sözü Sümerli komünal toplumun yaşam pratiklerinden doğmuştu Böylece ateş, hava, su ve toprakla varlığa dönüşen alemler ,vatan toprakları,üzerinde kurulu İL ve EL’ler bir bütün olarak tanrısal idi.Ülke, Hititçe Helippi denilen Tanrı Halifesi krallar tarafından yönetiliyordu ve dünyevi krallığın nitelik ve işlevleri Tanrıların Kralı olan Enlil’in“göksel krallık kurumu”na bağlı idi. Krallar kısaca” EL” denilen Enlil’in Nippur’daki E’.KUR.RA Tapınağının Babası tarafından seçiliyor, burada yapılan hırka,taç ve asa törenleriyle tahta çıkarılıyorlardı. Ellerinde Fırat-Dicle’nin Engür sularının kaynadığı badeler tutan tanrı halifesi krallar ülke halkına eşit ve adil yaşam hakkı sunan birer Serçeşme Tanrı işleviyle hizmet ediyorlardı.
Kiş Kralı Ur Zababa’nın sarayında katip olup, savaştaki krala arkasından darbe yaparak sarayı ele geçiren SARGON’un Sümer Devletini yıkmasıyla(İ.Ö 2400) birlikte Arap Çöllerinden gelen Akadlar bölgeye hakim oldular. Akadlar Sümerlerin Halife Kıral statüsüyle “Kadeh Toplumu” modeline son verip yerine; katliam, gasp, talan ve yıkımı esas alan Dünyevi Tanrı Kral ile “Kılıç Toplumu” modelini dayamışlardır.Çöl kavimlerinin Akadlarla başlayan Anadoluyu işgal macerası yerel halkların birleşmesi sonucu zamanla Tanrı Devleti statüsü taşıyan Hitit İmparatorluğunu yaratarak Köleci Tanrı Krallığın merkezi olan Mısır ve Babil’in karşısına dikmiş, İ.Ö 1594 de Murşil’in yıktığı Babil’in tahtına Kasitler yerleşmiş, böylece eski dünyada Fırat ve Nil Uygarlıkları çatışma sürecine girilmiştir.
Krallık anlayışında Akadlı Sargon’u örnek alan Babil’li Hammurabi Sümer Tanrısı ENLİL’in Baş Tanrı statüsüne son verip, yerine kendi şahsi tanrısı olan MARDUK’u atayarak tanrı vekili olmuş, Hammurabi Kanunlarının başına “Bana bu kanunları Güneş Tanrısı Şamaş yazdırdı” diyerek krali emirlerini “Tanrı vahyi” haline getiren davranışıyla da sonradan doğma Semavi ad edinen dinlere referans oluşturmuştur. Hammurabi’nin Hititlerin “ben güneş” anlamına gelen “D.UTUSİ-mı” lakaplı kralları gibi kendisini Güneş Kral İlan etmesi daha sonraları bazı elçilerin de “iki cihan güneşi” sanıyla anılmalarına kaynaklık etti. Oysa ki Güneş ezelden beri Kanatlı Cebrail donunda tanrısal vahyin taşıyıcısı ve dünyevi varlık ve yaşam olgularıyla Levhi Mahfuzu yazan “divit kalem” işlevinde idi.Dünya halkı varlığın birliği gereği güneş ve “mul-lu” denilen yıldızlar indinde zaten ışık halkı olarak anılıyordu. Sümerce evren ile doğanın işleyiş kanunları olan “me”ler ile Güneşin UTU adları temelinde Dünyevi varlık alemini “meumat/ hayat-memat”, Güneşi Ana olarak “Ma-a Homete”,Baba olarak “Siu Mas/SAMAS ve“Ma-a Homat” gibi tanımlayan Zazaca kavramlar sonraları İsa,Musa ve Gün Muhammet gibi motiflere aktarıldı. Eski Dünyada Tanrı Kralların “Rubaum Rabbium” sanları “Rablerin Rabbi”, kanunları ise Göklerin Rabbinin emirleri olarak dayatıldı.
Hamurabi Kanunlarının yazıldığı kara obelisk .Tahtta oturan Güneş Tanrısı Şamaş’tır.
Kral bu tasarımla tanrıyla konuşan elçi algısı yaratmıştır.
Hititlerin İ.Ö 1594 de Babil’i yıkmalarıyla rakip olarak karşılarında sadece Mısır Uygarlığı kalmıştı. Döneminin süper güçleri olan Hitit, Hurri Mitanni ve Mısırın ortak sınırlarında yaşayan İsrailoğulları yurt ve devlet edinmek amacıyla Hitit ve Babil üzerinden eski dünyanın kadim kültür ve inançlarını edindiler, Hititlerle çatışmalarına karşın kültürel ve sosyal ilişkiler geliştirdiler. İsrail Kralları Süleyman ve Davut’un Hititli askerleri ve kadınları vardı.Zamanla Hititler dahil kadim İnançları kendileştirip, temelde Sümer’in Tanrısal Kent Modeli ve Anadolu Fırtına Tanrısı Tapınağından esinlenilen Süleyman Tapınağı’nı kurmayı amaçlamışlardı. Tapınaklarının ilk nüvesini Yeruşalim’de İ.Ö.832 de yaptılar. Ancak Babil hanedanı Nabukadnezar tapınaklarını yıktı ve Yahudi bilginlerini İ.Ö.586 da Babil’e sürgün etti. Yahudi bilginler çalıştırıldıkları Babil Kütüphanelerinde çivi yazılı belgeleri okuyarak bilgilerini geliştirdiler. İ.Ö 538 de Pers Kralı Kuraş’ın kendilerini salı vermelerinin ardından Anadolu Tanrısı TARU’nun adını taşıyan TORAH veya Tevrat’ı yazmaya başladılar. Yurt arayan İbrahim hikayesiyle yola çıkardıkları kadim tanrı kültüyle Mısır ve Anadolu’yu işgal amacı taşıyan onlarca senaryo düzenlediler.Bu kapsamda öncelikle Akad Kralı Sargon ile Hititli Kaniş Kraliçesinin Kızılırmağa bıraktığı çocuklar hikayesi gibi Sümerli Irmaklı Tanrı mitlerini kullanarak Musa’yı temsil eden bir çocuğu Firavunun kızının Nil’de yıkandığı bir sırada sepet içinde suya bırakıp sahiplenmesini sağlayarak Mısır tahtına yerleştirmeyi denediler.Benzer bir hikaye de Akad Kralı Sargon’la ilgili yazılmıştır. Musa’yla ilgili kimi araştırmalar onun bir mit ve efsane kahramanı olduğunu öne çıkarırken bir kısmı da, gerçek bir kişi olduğunu belirtmektedir.Ancak, Anadolu Ozanı Yunus Musayı tarihi bir kişi olarak “Elinde ejderha olurdu asa,Polat kavmi ile cenk eden Musa,O da kurtulmadı ecel elinden (Polat Kavmi:Hititler-Tabal Krallığı) ” Pir Sultan Abdal ise onu “Ben Musayım sen firavun ,İkrarsız şeytan-ı lain” olarak tanımlamıştır.Bize göre de Musa adı Alevi Ereni Abdal Musa gibi Sümer –Hitit kökenli Irmaklı Tanrı mitoslarından alınmış,ancak bu mitik kimlik Anadolu’yu işgale çalışan Firavunlar ve İbrani krallarca kullanılmıştır. Zira ,Hititlerle Mısırlılar İ.Ö.1275 de yapılan Kadeş Antlaşmasından da bilindiği gibi sürekli savaş halinde idiler.Mısır en güçlü olduğu zamanlarda Mitanni Krallığından da yararlanarak sınırlarını kuzeyde Kenan Ülkesine kadar genişletmişti. Ancak Hititler Hurri-Mitanni Krallığına son vererek bu tehlikeyi uzaklaştırdılar. Hititlerin Yahudi ve Firavunların İbrahim ve Musa senaryolarını boşa çıkarmalarının ardından Firavunlar tarafından asasıyla denizi yarma gibi efsanelerle yola çıkarılıp Kenan Ülkesine yönlendirilen Yahudiler Nil’den Fırat’a uzanan münbit toprakların tanrılarından kendilerine vaat edilmiş kutsal toprak olduğunu ilan ettiler.Firavunların Yahudiler aracılığıyla yeni bir tampon devlet kurma amacı taşıdığı açık olan bu çıkışla Cennet Anadolu’nun zaptına yönelik 2500 yıllık Firavun-Yahudi ortak tasarımı ve düşü başlamış oldu. Ancak ,Tevratın ilk beş kitabının Babil sürgününden sonra yazıldığı düşünüldüğünde tanrı vaadinin ve Mısırdan çıkışın Sümer mitleriyle örtülü siyasi kurgulardan ibaret olduğu anlaşılır.
HACI BEKTAŞ-I VELİ, İSRAİL BAYRAĞI ve SÜLEYMAN TAPINAĞININ GİZEMLERİ
Hiram adlı bir mimarın yaptığı belirtilen Süleyman Tapınağı, Anadolu Fırtına Tanrısı Sarumma’ya adanan Anadolu-Kenan Ülkesi Tapınaklarının yeni bir kurgusundan ibarettir.Kıtlık içinde yaşayan çöl halklarının en büyük özlemi, doğayı bereketlendiren Fırat-Dicle Suları ile kar,yağmur ve doluların sahibi olan Fırtına Tanrısının yurdu Anadolu’ya,olmazsa Nil deltasına yerleşerek nimetlerinin sahibi olmaktı. Münbit topraklar ve bol rızık peşinde koşan çöl kavimlerinin yarattığı Semavi ad edinen sonradan doğma dinlerin ortak amacı bu idi.Nitekim çöl kavimleri Musevi, İsevi ve Muhammedi dinler eşliğinde Anadolu’yu işgal etmişlerdir.Bu amacın ezoterik temelde dışa vurulduğu en güncel örnek İsrail Bayrağıdır.Fırat-Dicle ve daha geniş ölçekte Nil ve Fırat’ı temsil eden iki nehir ile Hacı Bektaş Dergahında Serçeşme Tanrı Taruhunna’yı temsil eden Üçler Çeşmesindeki Mühr-ü Sarumma veya Davut Yıldızına (TİVATA) sahip İsrail Bayrağı siyasi ve dini kurgulardan ibaret olan Tevrat’taki “Nilden-Fırat’a uzanan vaad edilmiş kutsal toprakları” sembolize etmektedir.Tevrat Çıkış BAB 15 de “Nilden büyük ırmağa,Fırata kadar Kennileri (Kenan) ,Kennizileri, Kadmonileri ve Hittileri (Hititleri)senin zürriyetine verdim “ sözleri yazılıdır.Bu sözlerin Yahudileri Mısırdan uzaklaştırmaya çalışan Firavunlara ait olduğunu düşünmek gerek.Zira Firavunlar Tanrı-Kral idi.Yahudiler aracılığıyla Hititlerle aralarında öncelikle tampon bir devlet kurmayı ,ardından Cennet olarak tanımlanan Anadolu’yu işgal etmeyi amaçlamış olduklarını düşünmek gerekiyor.
Nil ile Fırat nehirleri arasında Anadolu Güneş ve Fırtına Tanrısının Mührünü taşıyan İsrail Bayrağı
Sümer Uygarlığının temel kaynakları olan Fırat-Dicle Nehirleri ile Luvice Güneş TİVATA (Davut) ve Fırtına Tanrısı SARUMMA’dan kaynaklı Mühr-ü Sarumma bir bütün olarak Beylikler Döneminde Hacı Bektaş Dergahını kuran Lolan kökenli Karamanoğulları Beyliği Bayrağı ile Hünkar Çeşmesinde yer almıştır. Bayraktaki mavi renkli balta Serçeşme-Fırtına Tanrısını,altıgen yıldız ise Güneşi, gök ile yerin buluşmasını sembolize ediyor.Anadolu Fırtına Tanrılarının elinde balta ve şimşek demeti yer alır.
Lolanlı Karaman bayrağında Sümerin Su Toprak ve Bilgelik Tanrısı ENKİ’nin omuzlarından dökülen iki ırmak ve Güneş Sembolü de olan Mühr-ü Sarrumma vardır.
Okuyucuların aklına şu soru gelebilir. Bektaşiler mi Yahudi, Yahudiler mi Bektaşidir? Sorunun cevabı basittir. Bektaşi adı, Sümer Krallarının Patesi sanı ile Hatti Güneşini taşıyan boğa ve güneş TİJİ’den (Boğa TJİİ, GA-TİJİ- HA TİJİ) geliyor. Yehuda-Yahudi adı ise Ya HÜDA ,yani Anadolu Ülke Tanrısı HADAT’dan kopyadır. İsrailde ne Hadad, ne Fırat, ne Dicle ne Nil, ne de Su Tanrısını temsil eden Serçeşme Kral vardır.
Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı Nadar Avlusu Üçler Çeşmeşi üzerinde Hünkar başlığı ve o kaynaktan çıkan Fırat ve Dicle nehirleri yer almaktadır.Her iki nehir başlığın altındaki kemerin üzerinden iki yana akan su zincirleriyle sembolize edilmiştir.Bu anlatım Uruk’ta Kasit Dönemi İnanna Tapınağı cephesine işlenen Anadolu Su tanrılarının omuzlarından dökülen ırmakları gösteren su zincirleriyle aynıdır.
HACI BEKTAŞ DERGAHI ÜÇLER ÇEŞMESİ RESİM VE ÇİZİMİ
Çeşmenin başına konulan başlık, Hacı Bektaş’ın farklı dillerde Hünkar ve SERÇEŞME sanlarını kavratmaktadır. Serçeşme sanı Zazaca Serehini, “Engurra,Hinigurra-Hengure ”, ile “diarihini” den “Taruhuni”, Kürtçe “Serokani” şeklinde okunmaktadır. Aslanlı çeşme sanı “Abba Sarru, Abbaşer-Abuzer-Avşar ve Serhini’den Serkan ve Serhan’dır. Engurra kavramı Sümer Tanrısı Enkiyi ve E.ENGURRA adlı Kırklar Makamını, Tarhuna adı da Malatya Darende ve Bingöl Genç’in Daraene adları gibi dere ve çeşmelerle (dere-hini- Daraene) Anadolu Fırtına Tanrısını tanımlamaktadır.Çeşmenin üzerinde Bektaşi Başlığıyla SERÇEŞME,aynasında Tanrı Ocağı olan Dergahın Güneş Mührüyle TİVATA,renkli taşlarla üçler,beşler ve yediler,tabandaki yıldızlarla sevgi ırmakları yazılıdır.
Omuzlarından Fırat ve Dicle Irmakları dökülen Tanrı Enki ve Uruk İnanna Tapınağı Cephesinde Anadolu Su Tanrıları
Yukarıdaki resimde tanrı ve tanrıçanın ellerindeki vazolardan kaynayan nehirler omuzlarından akan su zincirleriyle sembolize edilmiştir. Zincirler en altta Anadolu dağlarıyla bütünleşmektedir.
Sümer Tanrıçası İnanna ve Serçeşme Kral Gudea. Ellerindeki vazolardan Fırat-Dicle akıyor.
Tanrıça ve kralın tuttuğu su kabı Alevilikteki Kırkların Demi,Ab-ı Engür, Dem-i Engür veya Dem-i Ali’dir.
Sümer-Hatti-Hitit ve Hurri kökenli hava ve fırtına tanrılarıyla Su Toprak ve Bilgelik Tanrısı Enki Alevi-Bektaşiliğin Serçeşme Kültünün temel kaynaklarıdır.Bu kült güncel içerikleriyle Hacı Bektaş-ı Veli ve Balım Sultan( d.W Ali,Baal veya Belum) kültüyle yaşamaktadır. Makamı Hatay Hazzi Dağı(Hızır Kal-Kal Hazzi) ve Toros Dağları olan Hitit-Hurri Fırtına Tanrısı Teşub’un oğlu Hurrice SARMA ,SARMAS veya Sarrumma, Hititçe Tarhunna, Hadat ve Baal adıyla anılıyordu. Varto’da Sarumma Bali ,Yozgat ve Çorum’da Sarımbeyli Köyleri , Kayseride Sarıoğlan İlçesine adı verilen ve Zazaca “Sıreman” adıyla anılan Tanrı, yağmur ve rahmet yağdıran manada “RAMA HAKK” ve “Şae Rame” sıfatlarının yanı sıra Bektaşilikte Hacı Bektaşın yol oğlu SARRUMA Bali adıyla anılmış, Sarumma temelli Çorum ve Batmandaki Raman Dağı gibi adların yanı sıra Anadolu’ya da Rum Diyarı adını vermiştir. Sarruma adının yanı sıra Hititçe Işık Tanrısı Siu ve Sümerce Bin Tanrı “d.LIM” veya ay başlı boğa donuyla tanrının “Sarru Men” adından da uyarlandığını düşündüğümüz “Siulum” temelli barış kavramı “Selam” ile Solomon adı, zamanla tanrı selamı anlamıyla da Selim ve Süleyman formuna girmiş, Semavi ad edinen dogmalarla Ortadoğuda binlerce yıllık savaş, katliam,işgal ve gasp eylemlerinin merkezi olan Kudüs şehri de “barış kenti” ! manasında “Yaruşalim” adıyla anılmıştır. Dünyevi Kralların Tanrı adları kullanması nedeniyle bir dönem Hitit sınırlarında yaşayan Kral Süleyman ile oğlu Davut da Anadolu Tanrıları olan Sarruma ve Luvice Güneş TİVATA’nın adlarını almış, ana tapınaklarını da Tanrı Sarumma’ya adamışlardır.
Sümer-Hatti ve Hitit Kült lerinin egemen olduğu Orta Doğuda bir örneği Tel Halaf ve Suriye Ugarit’ten de bilinen hilani tarzı Hitit tapınakları bölgedeki “Tanrısal Kent “ile tapınak mimarisine örnek olmuştur.M.İlmiye ÇIĞ Kuran,İncil ve Tevrat’ın Sümerdeki Kökenleri adlı kitabının 10-11 sf.larında Sümer kültürünün etkileriyle ilgili olarak “Bu etkiler mimaride, sanatta, teknikte, sosyopolitik kurumlarda ,bilimde, edebiyatta ve dinlerde görülmektedir. Kazılarda çıkarılan tapınakların ,sarayların hatta özel evlerin yapı tekniği ve sitili daha sonraki milletlerin mimarisini şu veya bu şekilde etkilemiştir.Sümerlerin uyguladıkları kemer, kubbe sistemi, sütunlar,mozaikler ,duvar süsleri, kabartmalar, sunaklar ve nişler Ortadoğuda olduğu gibi Yunan-Roma yoluyla Batı mimarisine girmiştir.Silindir mühürlerde görülen tapınakların duvarlarını süsleyen hayvan figürlü hayat ağacı,kavga eden mitolojik varlıklar,aslan başlı kartal, İspanya, Fransa,ve Orta Almanya’daki Ortaçağ kiliselerinde çeşitli süslemeler halinde görülmektedir. ….. Sümerlerin en önemli politik mirasından biri olan İ.Ö.3000 yıllarında kurdukları Şehir Beylikleri Hindistan’dan Akdeniz’e kadar ve Ortaçağ Avrupası’ndaki Şehir Krallıklarının öncüleri olmuştur…Bu Şehirler şehri koruyan Tanrısı,yeryüzünde onu temsil eden kralı,tapınakları,şehir surları ve kapılarıyla biri birilerine benzemektedir”der.
Sümer-Hitit kültür ve sanatının etkisinde kalan Yahudiler ebedi yurt olarak işgalini amaçladıkları Anadolu’nun tanrılarını,tapınak modellerini, ritüellerini ve adlarını edinmekle kalmamış, Süleyman Tapınağını da Sümerlerden beri bilinen tanrı sembolleriyle donatmışlardı. Sümer-Hatti-Hitit Fırtına Tanrıları Güneş Tanrısıyla ilişkili olduğundan Luvice adıyla TİVATA, Alevilikte Ali’nin Diviti –Kalemi denilen Sümer Güneş Tanrısı “UTU”nun sembollerinden biri altı kollu yıldız, Sümerin An, Enlil, Enki, UTU, Nana,Ninhursag ve İnanna gibi yedi büyük tanrısısı,Apkallu da denilen Yedi Bilgenin sembolü ise kimi kaynaklarda Ülker veya Pleiades burcuyla da özdeşleştirilen güneşin ilk yedi gezegenine ait yedi küre veya yıldız idi.Yahudiler bu sembolleri “Menora “ dedikleri “yedi kollu şamdan” ve Davut Yıldızı adlarıyla tapınaklarına oturtmuşlardı.
Menora – Davut Yıldızı ve Sümerlerin Yedi Küreli Tanrı sembolü,
Çöl kavimlerinin Anadolu tanrılarıyla tapınaklarına sahip olma amacı, uzun vadede onların yurtlarına da sahiplenmek veya ele geçirmek idi.Zira çöller insanlığa Anadolu kadar münbit ve müreffeh bir yaşam sağlamıyordu .On iki ırmaklı Serçeşme yurt bağlık, bahçelikti ve içinde Hurri Halkından kasıt Hurrili kızlar yaşıyordu.Böylece Cennetin zaptı gerekli idi.Sümerlerin yıkılışından günümüze dek bu amaç hep canlı tutuldu.Bu amaca hizmet eden her türlü tasarım tanrı emirleri haline getirilen Kralların buyrukları vb. doğmalarla güçlendirildi.
Yahudilerin Süleyman Tapınağı bir örneği Suriye Ugaritten bilinen İ.Ö 15 YY’la ait Baal Tapınağı gibi Hitit Hilanilerine bezer bir anlayışla yapılmıştı.
Ugarit Baal Tapınağı İ.Ö:15 YY – Süleyman Tapınağı Maketi(Salim Meriç)
Hilani tarzı Hitit tapınaklarının giriş kapılarında tanrı-tanrıça ve oğuldan oluşan üç tanrının taşıyıcı hayvanlarıyla birlikte “Tanrısal Direk” olarak kurgulandığı üçer sütün yer alıyordu
Hititlerin Alacahöyük Tapınağı ile Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı gök,yer ve yeraltı katmanlarını temsil eden üç avlulu bir yerleşke olarak tasarlanmıştır.Hititlerin Kanatlı Güneş Kursu altında tek ayak üzerinde semah dönen tanrının iki yanında da evreni taşıyan iki dağ sütün ve çatal kılıçlar yer alıyordu.
Hitit Evren sembolü -Tuthaliyanın ad kartuşu ve Ezidilerin Laleş Tapınağı giriş kapısında güneş ve iki sütun
Hacı Bektaş,Şah Kulu Dergahı ve Ezidi Tapınaklarının girişlerinde de yer alan bu güneş kapılı tapınak tasarımı benzer şekilde Süleyman Tapınağında da karşımıza çıkmaktadır. Yahudiler Hititlerin evreni taşıyan iki dağ direk temelinde Hazzi ve Nammi adlı Dağ Tanrılarından uyarladıkları bu sütunlara Jakin ve Boaz adı vermişlerdir.
Jakin ve Boaz Sütunlarıyla ilgili bir çizim.Direklerin başına dikkat edilirse Hatti Güneş kursuyla aynı temaları içerdiği görülecektir.
Revaklı bir avluyla çevrili Mekke’deki “Kabe Yapısı” Erzincan Altıntepe Urartu Tapınağıyla benzer formdadır. İç mekanı halktan gizlenen Kabe‘de de Güneşle ilgili “Hurri Estan ” Zazaca “Hire Ustıni”denilen üç sütun ile dışa açılan kapısının iç yüzünde çok ışınlı bir güneş sembolü yer almaktadır. Anadolu tarzı bir tapınak olması nedeniyle Kabe’de uygulanan Saft-ı Hezar dönüşleri de Sümer Ziguratlarıyla Hitit tapınaklarında uygulanan evreni semah ritüellerine uyarlanmıştır.Ancak ,Mekke ve Kudüs gibi kentler Sümer ve Hitit’in evren, doğa, tanrı ve insan merkezli toplumsal yaşam anlayışına karşın, evrenin maddi alemden soyut bir varlık tarafından yaratıldığı inancına hizmet eden sosyo-kültürel, dini ve ekonomik işlevlere uyarlanmıştır. Bu anlayış, günümüz Anadolu’sunda odağında Cami ve bağlı diğer dini kurumların yer aldığı kentsel yapılaşmayla sürdürülmektedir.
Kabenin İç Mekanı
Çöl kavimleri Anadolu’dan sadece tanrı adlarıyla tapınak modellerini almamış,Sümer ve Hititlerin dini terminolojisini de edinmişlerdir.Örneğin Hititler Döneminde başında Kale-Hisar biçimli tanrısal kent başlığı taşıyan Tanrı Ana Hepat diğer adıyla Arinna’nın Güneşi, Firigler Döneminde yedi katlı kubbeli bir güneş başlık taşıyan Kibele, Hellen Döneminde de tanrısal kent başlığı taşıyan Artemis adıyla bilinen Sümer Tanrıçası KUBAU’nun adı,Geç Hitit Dönemi Kargamış’ta KUBABA, Mekke’de KABE, Sümerce Bele,Akadca Beltu’dan kaynaklı KİBELE adı ise Kudüs ve Mekke’de KIBLE, Yahudilikte Kabala ,yine Hititçe tanrı kavramı olan” Siuni” ise Yahudilikte Sion’dur. Mekke’nin şehirlerin anası sanı da Kibele’den kaynaklı olsa gerek. Sümer ve Hititlerin ortaya koydukları evrenin yapısı ve işleyiş yasalarıyla ilgili ezoterik bilimi esas alan “kabala” kelimesi Anadolu halk dilinde “külli,toptan,hepsi birden”anlamında evreni bir kavram olarak kullanılmaktadır.
Tanrısal Kent ve Evreni sembolize eden başlıklarıyla Hepat,Kybele ve Artemis
Kudüs’teki Süleyman Tapınağı “Hacer-i Muallak” yani boşlukta duran küre veya gök taşı anlamı yüklenen Moriah Tepesi üzerinde kurulmuş, Musa’nın tanrıyla görüştüğü iddia edilen (!) Sion Dağı’nın adı Hititçe Tanrı SİUNA ile Hatay’daki Tanrı Dağı olan “Hazzi” adının Yunanca “Kasion( Zazaca Ko-Siuna=Tanrı Dağı )” Latince Casion/Casius formundan alınmıştır. Alevi ozanları Musa’nın Tur Dağında gördüğü tanrının Ali olduğunu açıkça belirtmişlerdir.Burada kastedilen Ali, Sion Dağı’ında tanrıya adanmış bir rölyef, dikit veya beyteldir. Fırtına Tanrısı TARU’ya adandığından TUR-İ SİUNİ (TOROS) adıyla anılan bu dağ ayrıca; Kaz ,Ilgaz,Kel ve Kılıç adlarıyla da anılmaktadır. Siyonizm Göbeklitepeyle ortaya çıkan ezoterik sembollere yüklenen evren-doğa temelli tanrı bilimini masonik olması istenen Yahudi belleğe taşıyarak dünyaya hakim olmalarını sağlayacak bir amaca sahiptir ve “mason” kavramı da Luviceden alınan “Anni Masanni” formuyla büyük tanrılar anlamındadır. 250 yıldan beri sürdürülen arkeolojik kazılarla gün yüzüne çıkarılan binlerce yıllık kültürel mirastan yararlanan ABD,AB ve Yahudiler Sümerlerin baş tanrıları olan An ve Enlil indinde yer yüzünde insanlığın hakimi olma düşüyle uygarlık ve insanlık tarihine, evren bilime, küreselleşmiş kapitale ,askeri güce ve bağımlı yerel taşeronlara dayalı toprak edinimi ve bağlı olarak dünyevi yaşam kaynaklarını ele geçirmeye yönelik siyasi, sosyo -kültürel ve ekonomik bir yapılaşmayı sürdürmektedir. Bu temelde Tevratta “tanrı vaadi kutsal toprak” ilan edilen Fırat-Dicleli Hurri’li Cennet Anadolu ,Filistin ve Mısır toprakları BOP’la güncellenen Büyük İsrail Projesi kapsamındadır. İsrail’le işbirliği içinde olan küresel güçler bu hedefe Alevi, Ezidi, Kürt, Asuri,Nusayri vb. yerel halkların İsrail kabilelerinin birer kalıtı olduğu ,daha da önemlisi Aleviliğin de temelde kripto Yahudiliğin bir kolu olduğu iddialarını güçlendiren propagandaların yanı sıra bölgede görev alan PKK ve IŞID vb. taşeronlarına direkt olarak askeri, ekonomik ve lojistik destekler vererek ulaşmaya çalışmaktadır. ABD’nin Kudüs’u İsrail’in başkenti ilan etmesi ve İsrail, Suudi Arabistan ve Mısırla işbirliği içine girmesi, Büyük İsrail Projesinin alt yapısı olarak okunmalıdır.Bu proje uzun vadede Hint Avrupa Projesi-Büyük İskender İmparatorluğu veya Hint Avrupa Devleti gibi tasarımlar kapsamında Türkiye,İran, Afganistan ve Azerbaycan’ı da kapsayan geniş bir coğrafyayı içermektedir.Küresel algıda İsrail’in başkenti ilan edilen Kudüs, gerçekte ABD’nin Ortadoğudaki yeni başkentidir. Bu nedenle Anadolu-Mezopotamya İran,Suriye ve Azerbaycan kadim halklarının kadimden ortak ana vatan üzerinde Anadolu uygarlıklarına dayalı evrensel kültür temelinde özlerine dönerek bütünleşmeleri ,bölgenin geleceği ve barışın korunması açısından kaçınılmazdır.